30 Mayıs 2014 Cuma

Yok

Birbirimize, sahip olduklarımıza, olmaya çalıştıklarımıza, kelimelere, olaylara ve daha bir çok şeye anlam yüklemesek..............insanlara roller biçmesek veya biçilen rollere uygun tavırlar sergilemelerini beklemesek daha mutlu olacağız !

Bunu bilmemize rağmen yapıyoruz zaman zaman...........baktım sonunda üzüntü var, geri alıyorum verdiğim anlamı.......bir tür develüasyon, yeniden değerlendirme, işte o vakit  öyle anlamsızlaşıyor ki, bırak üzmeyi..........hiç var olmamışcasına yok olup gidiyor !

Var ettiğimiz gibi, yok etmeyi becerebilmek !

28 Mayıs 2014 Çarşamba

Roger

Daha önce hiç olmamış gibi bir gülümseme var yüzümde :) çiçek, böcek, kelebek.................. you're most welcome demeni yerim ben, izlenecek filmim varmış daha !!  Yaşasınnnnnnn ! Hadi bakalım "narrative cinema"ya dalıyorsun, delighted, delighted once more delighted !

27 Mayıs 2014 Salı

Denklem

" Hiç dengini bilmiyorsun derdi bana, önüne gelenle laflıyor, sohbet ediyor ve inanıyorsun ! "

Bu yanımla eleştirilerek büyütüldüm. Eleştireni onaylamadığımdan olsa gerek, değişmeye gerek duymadım ve dengimi aramak yerine farklı olana koştum.Adem evladının kurallara sığmadığını bildiğim gibi,  dengimin dengesizlik olduğunun da farkındaydım, hepimizin milyonlarca öyküsü var, beni çekense işte o öyküler :)

Yine böyle bir dengimi bilmezliğin densizliğiyle birine laf attım, meğer ben onu dengi olamayacak yerdeymişim ve iyi ki bu densizliği yapmışım :)

Harikulade geçen dört günün sonunda, dikkatimi pek az çektiği için dinlemeye zaman ayırmadığım bir yıldızın muhteşem enerjisine en ön saflarda tanıklık ettim. Aklım bir karış havada, yüreğim küt küt :)  Densizliğe, dengesizliği, dengini bilmezliğe devam...............  Yaşamın bana sunduğu güzelliklere bakarak, bir kez daha şanslıyım diyorum :)

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Verme :)

Yeşilin en güzel zamanı.........yağmurlar bitti ! Ve ben iki gündür dağ tepe yürüdüm, doğayı, canlanmayı hissetmek iyi geldi. Yeni sürgünler, güz gelince sararacak, kızaracak yaprakların koyu yeşili, çiçekler ve temiz havayı içime çekmek.

Tanrıyı arıyorsan doğaya bak demiş İngilizler. Hoş ne aradığımı hiç bir zaman bilemesem de doğanın döngüsünden ve her mevsimin güzelliğinden etkileniyorum.

Huzur içinde evime geldim, sıcak çayımı yudumlarken doğanın müziğinden ayrılıp, bugün aklıma takılan Tarkan şarkısına tıklayıverdim :)

Verme, akıl verme
Vereceksen huzur ver.......

Hepimiz aklımızdan memnunuz, huzur arıyoruz !

17 Mayıs 2014 Cumartesi

Bugün böyle

Ben melanet hırkasını kendim giydim eğnime
Ar u namus şişesini taşa çaldım kime ne ?

Kah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi
Kah inerim yeryüzüne, seyreder alem beni

Kah giderim medreseye hu çekerim Hak için
Kah giderim meyhaneye dem çekerim aşk için

Sofular haram demişler bu aşkın badesine
Ben doldurur, ben içerim günah benim kime ne ?

Nesimi’ye sormuşlar yarin ilen hoş musun
Hoş olayım, olmayayım o yar benim  kime ne ?


Bugün böyle bir hal içerisindeyim, günah benim, sevap benim, yar benim kime ne ? Aslında hiç biri benim değil, sahiplenemiyorum ki, sandalyenin bile ucuna oturuveriyorum, sanki birileri kalk git diyecek veya arkama yaslanırsam oturup kalacakmışım gibi :) Amannnnn boşver.............

15 Mayıs 2014 Perşembe

Acı

Acıyı ve üzüntüyü kendimize göre yaşıyoruz. Kendi acımız kendimize büyük gelir, başkasını anlayamayız, eğer çok büyük acılarla karşılaşmış isek başkasınınkini küçümsediğimiz bile olur. "Aman canım ne var bunda büyütme" der, kendimizce teselli etmeye çalışırız, bir işe de yaramaz !

Bu acı çok büyük ! Yer altında güneşi görmeden çalışmak, güneşi görmeden güzel günler, umutlar, hayaller için çalışmak.........hepsinin ayrı bir hikayesi olmalı........... sevdiklerini geride koyup o madene inmenin ne demek olduğunu ben bilemem, çoğumuzun bildiğini de sanmıyorum.

Binlerce insan konuşup duruyoruz, birileri suçlanıyor, "keşke" ler havada uçuyor, yumruklar, tekmeler acıyı kat be kat arttırıyor...........ya toprağa gömülenler, onların da "keşke" leri var mıydı ? Yaşasalar neler yapacaklardı.........düşünürken bile içim acıyor.

Biraz önce yürürken gecenin mavisine takıldı gözüm, güzeldi, parlaktı, bir kaç bulut oraya buraya serpilmiş, ışıl ışıl yıldızlar ise yarının güneşli olacağını söyler gibiydi. Ne güzel diyesim geldi, diyemedim.........hala toprağın altında kalanları, bugün toprağa verilenleri düşününce diyemedim.......

Bu şehitlik, bu kazalar, bu felaketler neden hep garibanı bulur ? Kader deniliyor......yok öyle bir şey, inanmıyorum.........ağzında gümüş kaşıkla doğmadıysan bunlar gelip bir yerde yakana yapışıyor. Şu an TV de birileri yine konuşuyor "Soma'nın kaderi" diyorlar..........Ben bu kaderin içine edeyim........cahillik, yoksulluk, para hırsı demeyin........kader deyin !  Siktir olun gidin

13 Mayıs 2014 Salı

Mayıs

Mart ayını sevemedim, hep çok uzun geldi :)  bir türlü bitmek bilmeyenlerden, doğum günümü de içine alan Nisan ise daha sevimli. Çocukluğumdan beri doğum günüm yaklaştıkça tuhaf bir hüzün yaşarım, o gün geçince biter :)  Abartılı kutlamalardan hoşlanmıyor olmamın da etkisi var sanki bu hüzünde.... Oysa Mayıs öyle mi, baharın asıl gelişi, coşku, sevinç, mutluluk hepsini ona yüklerim ve beni şaşırtmaz ! Bu yıl da öyle oldu, Mayıs'ım güzel başladı, yorulsam da zevkle çalıştığım için hissetmedim bile...........ve yorgunluğun arkasına eklenen harika bir hafta sonu !

Dün sabah Trilye'nin sessizliğine uyandık.... Denizin sesini dinledik, kokusunu içimize aldık :)  Mutluluğu ifade eden kelimelere bile gerek duymadık.......

Sakinliğinin içine gizlediği ustalığı ve bilgeliği, öylesine sarıp, sarmalıyor ki, bana sadece onunla gurur duymak kalıyor ve bu müthiş duygu seviyorum  !!

8 Mayıs 2014 Perşembe

Candy :)

 Sanırım bağımsızlık ve özgürlük kelimelerini birbirine karıştırdığımızdan, özgürlük naraları atarken kendi bağımlılıklarımızı yaratıyor, mevcut olanlara da cila çekiyoruz. . Düşünme, konuşma, düşündüğümüzü aktarma özgürlüğümüz, birine veya bir şeye bağımlı olduğumuzda ne kadar özgürdür ?  İşte bu  noktada birbirimize tahammül edemiyor. düşünce özgürlüğü derken, bağımlı olduğumuz akım, sistem veya kişilere dokunamayıp karşı tarafın saldırısına "ben özgürüm saygı duy" derken inandırıcılık uzaklaşıp gidiyor :)

Özgür müyüz, bağımlı mı  ?

Teknolojiyi kullanarak özgürlük peşinde koştuk ve bu sefer ona bağımlı olduk :) Etrafınız bir bakın, hepimizin ellerinde akıllı telefonlar, facebook, twitter da ne oldu ? Kim neyi paylaştı, beğendi veya beğenmedi :)  tam bir bağımlılık !  Adamlar sosyal medyayı icat etti, ardından bunu bilgisayar yerine telefona taşıdı ve inanılmaz bir sektör oluştu. Milyonları bağımlı hale getirerek kazandıkları paralarla kendi bağımlılıklarına yatırım yaptı.

Hele bilgisayar oyunları, milyonlarca genç oyun oynamak adına internet kafelerden çıkmıyor, kendini geliştirecek hiç bir şey yapmıyor, tamam onlar çocuk, genç anladım..........anlayamadıklarım ise koskoca insanların candy crush denilen anlamsız oyuna takılmaları, sahi nedir bu ?

Siz elinizdeki alete bağımlılığınızla gün be gün salaklaşırken, bunları yaratanlar kimbilir nasıl eğleniyorlardır :)  Teknolojiye kesinlikle karşı değilim, esir alması asıl sorun.

Teknoloji dışında sahip olduğumuz her şey özgürlüğümüzden çalıyor ! Araban olmasa tüm taksiler senin, evin yoksa git gelirine göre kirala, ne vergisiyle uğraş, ne tadilatıyla. Sahip olma duygusu bizi bizden alıp başka bir şeye çeviriyor :)  Ve geriye dönüp onlar için verdiğimiz mücadeleyi anlamsız gördüğümüz anlarda eskiye, saflığa özlem başlıyor..............




6 Mayıs 2014 Salı

O'nun hikayesi II

Ali'me uzun süre ağıt yaktım, "kendime kastım Ali, dağlara küstüm Ali, dar günde dostum Ali..."

Unutmayı, unutkanlığı kötü biliriz, oysa değil. İyi ki unutabiliyoruz, silinip gidiyor ve geriye  yürekte özlem, dudakta gülümseme kalıyor. İşte bu kadar.

Yaşam akıp giderken bir yerden tutmak gerekirdi ve O çıktı karşıma. Her zaman iyi olmayı başarabilen adam, gerçekten de öyleydi, kahramanım oldu birden, ne zaman başım sıkışsa, içim daralsa yanı başımdaydı. Sanki birileri senaryoyu yazıyor ve Süperman kıyafetini değiştirecek mekan bile aramaya gerek duymadan beni kurtarıyordu. Sokakta gezen başıboş köpekler gibiydim, bir tek o başımı okşamayı akıl etti. Kuyruk sallamak farz olmuştu.

Aşık olmadım, beni sevmesini sevdim. Korumasını, kollamasını, beni benden çok düşünmesini. Bir şeyler eksikti oysa ....... Ve eksik parçayı hep aradım. Bulduğumu sanıp yerine oturtamayınca yine ona koştum. Limanımdı, hiç sorgulamadı,  hep kabul etti.

Evlenelim dedi...........sen de yazmışsın işte, ruhum serseri, he dedim gitti :)  Çok düşünecektim de ne olacaktı sanki, varsın eksiklik orada kalsın, sevilmeyi seçiyorum ben !

Evlendim, canım, ciğerim evladımın doğumuyla anlamlandım, mutlandım, gururlandım...... artık kadın olmanın bereketiyle taçlanmıştım !

İyi bir baba oldu, dertlenmedi, şikayet etmedi ! Hani zaman zaman  sana anlatırım yanlış olduğuna inandıklarımı, Mustafa kendi dünyasında sever  insanları, tıpkı beni ve oğlumuzu sevdiği gibi, yani seviyor olması yeterlidir, karşısındakinin ihtiyaçlarını pek akıl edemez, fakat çok iyi biliyorum ki, akıl edebilse hepsini yapmaya çalışır. Vermeyi sever.........O da bu şekilde var olabilenlerden, hatta kendi isteklerini bile görmezden gelebilir, sevdiklerinin mutlu olması yeterlidir. Şimdilerde geriye baktığımda acaba "benden daha uysal, sakin bir kadınla evlense daha mutlu mu olurdu "  diyorum. Geriye bakışların yanıtı zor sorularından biri.............. bilirsin kendimi saklamam, hep olduğum gibiyim, nihayetinde başını okşadığının tasmasız bir sokak köpeği olduğunu  biliyordu ve ardıma düşerken yüreği git demişti !

Beklemeden sevdi ve mutlu etti !








4 Mayıs 2014 Pazar

Naga Sadhu



Hinduların Kumba Mela törenlerini izlerken akıl veya duygu ile izlemenin farkına bir kez daha vardım. Aklımı devreye soktuğumda insanların inanç uğruna yaptıklarının saçmalığı, ortamın pisliğine ve daha bir çok şeye odaklanabilir ve saçma derdim. Oysa aklımı ve öğretilenleri kenara bırakınca yüzlerindeki mutluluğu görebildim, hele Ganj nehrine girerek cenneti garantilediklerini anda ki heyecanları, coşkuları keşke orada olsaydım dedirtiyor. İnsanlar mutlu, binlerce çıplak erkek, hiç bir şey umurlarında değil, ne suyun pisliği, ne kalabalık, ne de düzensizlik..........

Tüm dinler insanların cennet denilen başka bir dünyada daha mutlu olacağına inanıyor, eğer cennet var ise bu dünya için çabalamak niye.......buradaki sınavlar, çekilen acılar niye ? Cennete gittiğimizde ne için uğraşacağız ? Oranın da başka cennetleri var mı ?

İnsan nüfusuna, tarihsel olaylara, gelişimlere bakınca kendimi sadece bir nokta gibi görüyor ve ne gereksiz işler yüzünden üzüldüğüme şaşıyorum...............her an yaşamda yeni cennetler, güzellikler var iken, kendi cehennemimi yaratmak anlamsız :)

Önümde harika bir manzara uzanıyor..........denize girmek için henüz erken ve işte cennetteyim :)

2 Mayıs 2014 Cuma

Bilmiyorum

Evet bilmiyorum ! Her şeyi bilmek zorunda olmadığımı öğrendiğimden beri bunu söylemekten gocunmuyorum. Bilginin gittikçe çoğalıp, erişebilir olması karşısında bile bilmiyorum demek zor gelmiyor. Bilmesem de araştırıyorum, sorguluyorum ve öğreniyorum. Bilgi çoğaldıkça kirlendi, yozlaştı, artık herkes bir şeyler biliyor veya bildiğini sanıyor.

Bu kadar çok bilgili insana bir sorum var ? Bilginizin bana ne faydası var ki, bunu ulu orta belirtmekten haz duyuyorsunuz ? Kime ne faydanız dokunuyor ? Kimin hayatını kolaylaştırıyor ve aydınlanmasını sağlıyorsunuz ? Yoksa bir tür entellektüel mastürbasyon mu yapıyorsunuz ?

Bilginiz var olmanızı sağlıyor, tıpkı bilgi yerine metaya önem verenlerin yaptıkları gibi. Kimisi son model araçları, evleri, etiketi dışarıda giysileriyle var olmayı seçerken siz bunu ortalamanın üzerindeki bilginizle yapmaya çalışıyor olmayasınız ? İşin zor kısmı ise teknoloji sayesinde bilgi edinebilirim de, henüz bir ferrari download edemiyorum :)

Çok kitap okuyorum........bir de bunlar var, okuduğu için biliyor zaten. Okurken hiç akıl ettiniz mi, sesli okuyup, kaydedip, görmeyen birine hediye etmeyi ? Çok biliyorsunuz, matematik, fizik bilginiz süper.......hangi gariban öğrenciye karşılıksız ders vermeyi denediniz ? Siz kendi adınıza bunları yapmazken, nasıl oluyor da varlıklı ve güç sahibi insanların paylaşmalarını bekliyorsunuz ?

Biliyorum, okuyorum, yazıyorum, çiziyorum, akıllıyım, zekiyim.........sonunda elde etmek istediğiniz ne ? En iyi üniversitelere gidip, beğenmediğiniz cahil sermayenin şirketinde çalışmayacak mısınız  :)  Bilginizle kazandığınız parayla gidip bir SUV alıp, direksiyonuna geçince kim anlayacak aranızdaki farkı ?

Bilgi bizi erdemli, insanlara faydalı ve hepimizin git gide özlemeye başladığı görgülü, anlayışlı ve güvenilir  bireyler haline getirdikçe daha anlamlı olmaz mı ?

Bildiğim için seni anlıyorum, bilgimi paylaşıyorum, bildiğim için seni aşağılamak, tepeden bakmak yerine, senin de öğrenmeni istiyorum............

Sanırım ülkemizdeki kutuplaşmanın nedenlerinden birisi de bu. Neden sokaktaki adam size elitist diyor, siz onun hakları için kendi doğrularınıza göre mücadele ederken o bunu anlamıyor ? Ve sonunda seçiminden dolayı onu suçluyoruz. Sadece bilmek yetmiyor, anlatabilmek, karşı tarafın seviyesine inebilmek, onu anlayabilmek ve ezmeden, bilgiyi üstünlük sağlama amaçlı kullanmamak gerekebiliyor.

Öte yandan bazı kaynaklara öylesine güvenebiliyoruz ki, sorgulamak aklımıza bile gelmiyor, okuduğumuza inanmayı seçiyoruz ve bilgi akıl - mantık süzgecinden geçmeyince daha da kirleniyor, yeni bilgili cahiller üretiyor. Bu anlamda takip ettiğim siteleri paylaşmak istedim, eminim başkaları da vardır veya çoğalırlar, yazarlarını tebrik ediyorum, bilgilerini paylaşıp, bizleri kirlenmekten korudukları için :)

http://www.bilimbilmiyim.com/
http://yalansavar.org/


1 Mayıs 2014 Perşembe

Benim Mavim !

http://vimeo.com/45375462 burada ise her ikisi :)

Bluebird by Charles Bukowski
there’s a bluebird in my heart that
wants to get out
but I’m too tough for him,
I say, stay in there, I’m not going
to let anybody see
you.
there’s a bluebird in my heart that
wants to get out
but I pour whiskey on him and inhale
cigarette smoke
and the whores and the bartenders
and the grocery clerks
never know that
he’s
in there.
there’s a bluebird in my heart that
wants to get out
but I’m too tough for him,
I say,
stay down, do you want to mess
me up?
you want to screw up the
works?
you want to blow my book sales in
Europe?
there’s a bluebird in my heart that
wants to get out
but I’m too clever, I only let him out
at night sometimes
when everybody’s asleep.
I say, I know that you’re there,
so don’t be
sad.
then I put him back,
but he’s singing a little
in there, I haven’t quite let him
die
and we sleep together like
that
with our
secret pact
and it’s nice enough to
make a man
weep, but I don’t
weep, do
you?
Bu da Türkçe okumak isteyenlere, lakin tm anlamıyla aynı hissi vermiyor, şiir çevirileri böyle işte :( 
Mavi Kuş


bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm, kal,
diyorum ona, kimsenin
seni görmesine izin veremem.

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama viski döküyorum üstüne
sigara dumanına
boğuyorum,
fahişeler, barmenler ve
bakkal çırakları hiçbir zaman
bilmiyorlar onun orada
olduğunu.

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm,
yat lan aşağı, diyorum ona,
ocağıma incir dikmek mi
niyetin? Avrupa'daki kitap
satışlarını sabote etmek mi?

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama zekiyim, sadece
geceleri izin veriyorum çıkmasına,
herkes yattıktan sonra.
orada olduğunu biliyorum, derim
ona, kederlenme
artık.

sonra yerine koyarım yine
ama hafifçe öter
tamamen ölmesine de izin
vermiyorum
ve birlikte uyuyoruz
gizli antlaşmamızla
ve insanı ağlatacak kadar
güzel, ama ben
ağlamam, ya
siz?