23 Ağustos 2015 Pazar

Yapmıycam işte

Kişisel gelişim de neyse, hiç anlamıyorum, anlamak istemiyorum ve bana saçma geliyor. Onca yıldır kişisel gelişe gelişe bütünsel gelişemedik . Üç beş kişisel gelişim kitabı okuyanın, nefes terapisi, kuantum, aile dizilimi cart curt şeye katılanın dilinde bir "ego" kelimesi takılmış gidiyor. Her şeyin nedenini bu egoya bağlıyorlar, anasını satıym ne ego varmış sizde, bir türlü törpülenemedi gitti.

Ha bir de ne olsa empati!! Yapmıycam abi, empati falan yapmıycam işte. Geçen bir arkadaş garsondan şikayetçi olduğumda "empati" yap dedi.  O bana yapsın, müşteri benim, neyin empatisi, hesabı öderken patron bana empati mi yapacak sanki.  Anlamaya çalışmak ayrı bir şey, bunu yapmaya çalışıyorum lakin her önüme gelene de ne empati yaparım, ne de sempatik bulsunlar diye uğraşırım.

Yok efendim nefes terapisiymiş, hatun terapi yaptıracak diye benden 4000 tl istiyor, efendim gidicem Çeşme de lüks bir otele, nefes alıp vermeyi öğrenecekmişim, yemişim senin eğitimini. Ha bir de reiki var, evrendeki enerjiyi kullanmayı öğretiyorlar, kaç para ? 150 dolar, len evrenin bedava enerjisini kullanmak için neyin parasıysa artık.

Aman içinizdeki çocuğu da öldürmeyin bu arada. Ne zaman büyüdünüz de öldü o çocuk. Büyümüş gibi davtanıp, ortaya ego, reiki, empati, kuantum gibi zevzeklikler üret, sonra da içimdeki çocuk de, ha bi siktir olun gidin !  İçinizden geldiği gibi davranın bi yol !

21 Ağustos 2015 Cuma

7. Köydeyim

Ortalık yalan, dolan, hurafeden geçilmiyor. Erişimi kolaylaşan bilgiyi yorumlayabilen, mantığını katabilenler mi azalıyor, ne oluyor kestirmek zor. İnternette bir şey arayın, aynı bilgiyi kopyala/yapıştır bir çok sitede bulabiliyorsunuz, Ve doğru olup olmadığı da belli değil,

Sadece internet mi, TV lerde ot çöp profu dolu, herkes bir şey satma derdinde, kimi ot, kimi tuz, kimi ne idüğü belirsiz tedavi yöntemleri..............inanılır gibi değil.

Eskiden bunlara kanmayın falan derdim. Baktım olmuyor. Yeni bir yöntem buldum :)  İnsanlara inandıkları konunun, din, ilaç, nefes teknikleri, homeopati, zaman zaman da politik görüş olabiliyor, hemen karşısına geçip "yanlış" olduğunu söylemiyorum. Kandırılıyorsun, nasıl böyle bir saçmalığa inanırsın demiyorum. Böyle yaptığımda hemen savunmaya geçiyorlar ve beni de onlara tepeden bakan ukala yerine koyuyorlar.

Ne mi yapıyorum, yalanı, başka yalanla değiş tokuş ediyorum :))  Hani komşu kosültasyonu vardır bizim millette, birilerinin kullandığı ilaç ne hikmetse herkese iyi gelebilir ya işte onun gibi.

Hiç tahmin etmediğim biri geçenlerde bitkilerle tedaviden bahsetti, çok da inanmış, çünkü bir doktor arkadaşı da kullanıyormuş. Ben ne mi yaptım ?  "Aaaa sakın inanma, ben de uyguladım ve az kalsın ölüyordum, hastaneye zor yetiştim, meğer o bitkinin yan etkileri daha fazlaymış, veya benzer bir yalanı falanca tanıdık üzerinden anlatıp ikna edebiliyorum :)

Bilimsellik dediğinde olmuyor. İnsanlara saçmalıkları "bilimsel olarak kanıtlandı" diye yutturan haberler de var, artık hangi bilim ise orası tartışmalı :)  Bunu yutturmanın en iyi yolu da İsviçre'li ve ABD li bilim adamları demek, dikkat edin tüm gazeteler bu iki ülkenin bilim adamlarını dikkate alıyor böylesi dandik haberlerde :)

Konu politika ise ben de bir ara AKP ye oy verdim, lakin yolsuzluklar vb olaylar sonucunda vazgeçtim dediğimde daha etkili oluyor, en azından kendisi ile aynı siyasi görüşte olduğum düşüncesi ile dinliyor ve savunmaya geçmiyor.

Kendi adıma ben de iyi bir yalancı oldum çıktım.  En azından kendimce araştırıp, doğruya daha yakın yalanlar söylüyorum. Savunmaya geçmeden kendi silahı ile karşımdakini ele geçirmek daha eğlenceli :))  Nihayetinde "doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" gibi bir sözü sarfetmiş ataların çocuklarıyız !






17 Ağustos 2015 Pazartesi

All inclusive

Hayatımdaki insanları bir bütün olarak algılıyor ve seviyorum.

Benim de, onların da mutlaka olumsuz yönleri var, olmak zorunda çünkü kusursuz değiliz ve bana göre kusur olan bir özellik başkasına göre olumlu bir anlam taşıyabiliyor. Dolayısıyla yargılarken özellikleri yerine o insanla beraberken kendimi nasıl hissettiğim önemli. Yoksa sınıflandırmak kolay olmakla beraber yanıltıcı. İnsan olarak geliştiğimizi, yenilendiğimizi de işin içine katarsak, bir zamanlar olumlu algılanan değerler, zamanla negatifleşebiliyor.

Anne, baba, kardeş, evlat gibi seçme şansımın olmadığı ilişkilerde zaman zaman yaşanan kavgaları mecburen de olsa tatlıya bağlayabiliyoruz. Mecburuz, yoksa tüm aile birliğine zarar veriyor. Uzunca bir süre annemle dargın kaldığımda, farkettim ki, ileri de oğlum bana aynısını yaptığında, ki yapabilir, ona söyleyecek hiç bir sözüm olmayacak !  Karşıma çıkıp "sen de annenle küsmüştün" diyebilir.  İşte o anda suçlanacak tek kişi yine kendim olacağım.  Bu yüzden aile ile küskünlük eni sonu bana dokunan bir süreç. Hani "insanları olduğu gibi kabul etmek" dediğimiz bana göre bu ilişkilerde geçerli. Başka şansım yok açıkçası.

Diğer ilişkilerde ise sürekli onanmayı ve onamayı da tutarlı bulmuyorum.  Samimi değil. Sevgilimi, eşimi sürekli pohpohlamam onu memnun edebilir ancak ne derece doğrudur. Hiç mi hata yapmıyor ? Hiç mi ben onu üzmüyorum, işte bu imkansız !

Bu tür ilişlilerde karşımdakinin bir konu üzerine beni üzmüş olması onu hepten kötü yapmıyor. Sanırım anlaşılmayan noktalardan biri de bu.  Sen iyi bir insansın, seni hayatıma alırken bunu görerek, hissederek aldım. Anlaşamadığımız ve/veya birbirimizi üzdüğümüz olay ise gidişatta sadece bir an, bir nokta ! Biz bu noktada takılır kalırsak bütünü göremeyiz. Seni sevdiğim anlarda iyiydin, şimdi de iyisin, ancak kusursuz olmak zorunda değilsin. Hata yapmadan, üzmeden, kırmadan yaşamak olası değil. Olumlu ve olumsuz yanlarımızla bir paketiz biz, hani her şey dahil olanlardan :)

İşte o dahil olan her şeye kavga etmek, kıskanmak, öfkelenmek de dahil :)  bunları uzatıp kırgınlıklara neden olmak ise bencileyin gereksiz . Gereksiz derken affetmek değil kastım.

Affetmek bir parça kibir içeriyor sanki, "seni affettim" denildiğinde benim iç sesim "hadi len kimsin sen" deyiveriyor. Affedilene karşı sanki üstünlük içeren bir olgu. Karşımdakini bütün olarak sevince affedilecek bir durum da kalmıyor, çünkü fıtratta her duygu var. Sadece bilerek ve isteyerek yapılan
incitici davranışlar gerçekten üzüyor. Bu noktada yapılacak en iyi şey, alıp karşına konuşmak, "hacı derdin ne, neden beni üzersin" diyebilmek. Bunu söyleyebildiğim kişi gerçekten olgun ise, verecek cevabı var, yok değil ise, bırak akışına gitsin.......su akar yolunu bulur misali, kendine bir geliversin.

Sabah kahvesi iyi gelmiş bana :))

16 Ağustos 2015 Pazar

Ticari bekleme yapma

Kafam  uymasa da haftada bir gün için katlanayım dedim. Ne olacak sanki laflayıp, işimize bakarız, bitince çeker giderim. Ülke gündemi öylesine yoğun ki, eni sonu laf dolanıp gündeme geliyor, üstelik sürekli geyik yapacak değiliz, boynuzlar uyuşmayınca geyik de tıkanıyor bir yerde.

Mola esnasında milliyetçi olduğunu öğreniyorum. İç sesim takma kafana diyor, sana lazım olanda sorun olmdıkça bu konulara girme bile. He de geç :))

Bir sonrakinde TV yi açıyor ve ne hikmetse türküden, dinden, imandan zerre haberi olmayan herif, tüm Viktorya secret mankenlerinin adını, Taylor Swift ve benzeri gavur şarkıcıların şarkılarını ve isimlerini ezbere biliyor.

Ahan da bu iç sesimi susturamadığım nokta oluyor :)  Ha bi siktir ol git, neyin milliyetçiliği bu, hani ben gavurun dilini, edebiyatını bilirim diye, bana hava atacak, kendini kabullendirme derdine düşeceksen daha da beter.  Kendin ol yaaa, bunlara meraklıysan da özünden uzak olduğun milletine, milliyetçilik yapma hafız :)))

5 Ağustos 2015 Çarşamba

Sevdim


Onu kendime uygun olduğu için sevmedim" dedi. Sadece sevdim !

 Evet böyle, bir erkeği veya kadını bize uygun olduğu için mi severiz ?  Böylesi sevmek hesap kitap gerektirir........sadece sevmek bambaşkadır !  Uygun olsa da, olmasa da severiz, sevmek iyi geldiği için, bazen de karşınızdaki bilmese bile kendimiz için severiz.............. hesaplayarak sevgi olmaz..........