29 Eylül 2015 Salı

Önyargı

Kurduğumuz, yaptığımız duvarları, şehirleri, kuleleri yıkabilirken, beynimizdeki önyargıları yıkmakta ne kadar zorlanıyoruz. Bir çok kez örneklerini yaşamama rağmen  an  geliyor bu kalıplara takılıveriyorum. En sonuncusunda çabuk kurtardım kendimi.

Yaklaşık beş saat sürecek bir otobüs yolculuğundayım, yanımda 60'lı yaşlarda bir hanım oturuyor. Koridor mu, cam kenarı mı derken sonunda anlaşıyoruz. Yarım saat sonra otobüs küçük bir kasabada terminaline girişte gişeye ücret ödüyor. Yanımdaki hanım şaşkın bir şekilde "aaaa para verdi" diyor.
İçimden "sanırım uzun süredir otobüse binmedi" diyorum.   Derken yol kenarında bir tabela gözüne çarpıyor "bamya alınır ve satılır" büyükçe bir binanın duvarında asılı. Yine şaşkınlıkla, "nasıl yani " diyerek soruyor..........  Konserve fabrikası olabilir dediğimde, "bunu akıl edemedim" yanıtını alıyorum. İçimdeki ses "kaybetmediysen buldun" diyor, nasıl çekilecek bu beş saat :)

Telefonuma gelen bir mesajı okurken yeni bir soru ile karşılaşıyorum "SOS sizce ne olabilir ?"

Haydaaa.......... Save our Souls diye biliyorum dediğimde, "Save Our Ship" de olabilir diye düzeltiyor. Anlaşılan ingilizce biliyor....... kafayı sıyırmış diyor önyargı kumkuması beynim !

Telefondan google'a soruyoruz, her iki seçenek de mümkün.  Biraz daha zaman geçiyor ve ressam Mehmet Güleryüz'ün telefonunu bulmak istediğini söyleyince yine telefona imdada yetişiyor, ancak sonuç yok.

- Neden ona ulaşmak istiyorsunuz ?
- Uzun zamandır görmedim, internette baktım ben de bulamadım telefonunu, Türkiye'de yardımcı olacak birisi yoktu yanımda, belki siz bulursunuz.
- Mail adresinizi verirseniz bulur ve yazarım diyorum, yorgunum ve çok da konuşmak istemiyorum.

Yeni bir soru ve anlaşılan ne kitap okuyabileceğim, ne de uyuyabileceğim :)

Ve benim yol arkadaşım başlıyor anlatmaya......Danimarka'da yaşıyormuş, sanat tarihçisi ve iyi bir koleksiyoncu. Düzenlediği sergilerin resimlerini, gecenin bir vakti uyanıp yazdığı şiirleri gösteriyor bana................Ve ben önyargılarıma yenik düşmediğim için mutluyum..........

O beş saat nasıl geçti hiç anlamadım, üstelik çok güzel şeyler öğrendim......... ve iyi bir dinleyici olduğumu da fark ettim !  Dinledikçe, ilgilendikçe anlattı ve sonunda benimle konuştuğunuz için çok teşekkür ederim dedi.......... "Türkiye'de son günlerim, iki gün sonra Danimarka'ya döneceğim ve kendi dilimi kullanmayı özledim.......burada insanlar hep TV deki programları ve politika konuşuyorlar......sanatla ilgilenen pek kimse yoktu etrafımda, sizinle tanıştığıma çok sevindim"

Ben de sevindim :)

Ve en güzeli de okuduğum kitapda bahsedilen insanlardan bir kaç tanesini gerçek yaşamda da tanıyor olmasıydı !  Edip Cansever'le, Mehmet Fuat ve daha niceleri ile ilgili gençlik anılarını dinledim.

Hep derim ya, ben şanslı kadınım :)




22 Eylül 2015 Salı

Kötü

Yüreğinde hissettiğin mekana, yüreğe, insana, güzelliğe, masumiyete, sese, neşeye, coşkusuna erişememek kötü.........

16 Eylül 2015 Çarşamba

Bilemedim kıymetini kadrini


İki yıl önce bir akşam evde yalnız oturup duruken arkadaşlardan biri aradı, "hadi gel, balkonda iki tek atıp laflayalım" cazip geldi ve üzerime bir elbise geçirip çıkıverdim.  İçersem araba kullanamam diyerek dolmuş durağına yürüdüm, saat 21.00 gibi, o saatte durakta dolmuş bulmak olası değilse de şansım yaver gitti ve kuruldum ön koltuğa. Başka yolcu beklemeden hareket ettik, 30 yaşlarında bir şöför, muhtemelen doğulu.  Birden "elbisen ne güzel" deyiverdi, normalde iltifatta anlamayacak kadar yabaniyimdir, yabanilik demeyelim de, ne cevap vereceğimi bilemediğimden geçiştiririm. Teşekkür ederim, dedim ve rahatsız olmadım ve diyalog beklenmedik bir şekilde devam etti.

- Evli misin ?
- Hayırdır, çiçekli elbise ile evlilik ne alaka ?
- Sordum işte öylesine
- Değilim, var mı bir tanıdığın hazır elbise de uygunken hemen bir kır düğünün yapıvereyim.
- Düğün yapılır nasıl olsa, ama evlenceneğin kişiyi iyi seç !
- Nasıl biri olsun ?
- Hasta olduğunda sana çorba yapacak biri olsun..........dedi

Sohbetin devamında ailesinin zoruyla evlendiği eşinden o gün boşandığını anlattı.  Bu evlilikten aldığı dersin  "zor zamanda yanında olacak kişi ile evlenmek" olduğunu da vurguladı.

Biraz önce evlilik planları yapan bir arkadaşım aradı ve bu işin yürümeyeceğini söyledi ! Nedeni de, hasta olduğunu karşı tarafın anlamaması ve onunla yeteri kadar ilgilenmemesiymiş, "adama bak, ben hastayım hastaneye götür diyorum, suratıma bön bön bakıyor"...........

Hastalıkta, sağlıkta..........iyi günde, kötü günde.............bunlar yok ise evlenmeyin , bırakın evlenmeyi, gönül bile kaptırmayın !








14 Eylül 2015 Pazartesi

yok

Sevginin bitiremediklerini nefretin ve öfkenle  öyle güzel bitiriyorsun ki ! Ve sen ömür boyu mutsuzluğa mahkumsun

12 Eylül 2015 Cumartesi

Orjinal

Sonuçsuz, nereye gideceği kestirilemeyen ve konuşanların kendini ispat etmeye çalıştığı zevzek sohbetlerdense çocuklarla konuşmayı yeğliyorum. Saflar, doğallar, içlerinden geldiği gibi davranıp konuşabiliyorlar, bazıları daha o  yaşlarda zeka küpü adeta.

Bugün iyi haberle bir tanıdığa gittim. Kenar mahalle desem bir türlü, varoş desem başka türlü, anlayacağınız varlıklı değil. Kendi yağında kavruluyor, yağ derken kalitesiz margarin işte..... Biraz lafladık ve çıktım. Yağmur dinmiş, güneş açmış ve çocuklar oynuyor sokakta. İçlerinden biri diğerlerinin ayakkabısına bakıp "orjinal veya orjinal" değil diyor.  Suç çocukta değil, onun kafasına bu zırvalıkları sokan aile bireylerinde.

Yanlarına yaklaştım, benimkine de bak, nasılmış dedim :)  ayağımdakiler spor ayakkabı olmayınca şaşırıp kaldı.  Ötekiler de güldü bu işe, sonrasında yaptığının gereksizliğini, ayıp olduğunu, hem insanlar giyindikleri eşyadan mutlu ise her hangi bir marka taşımasının hiç de önemli olmadığından bahsettim, Hepsi de ayyakbılarından çok mutluydu, iş görüyordu ve benim için önemli olansa hiç birinin yırtık veya çok eski olmamasıydı. Sonrasında bu işi yapan velede baktım, işitme cihazı kullanıyordu, muhtemelen kendini eksikli hissettiği için diğerlerinin kusurunu bulmaya çalışıyordu. Ne yazık ki, bu uzun süre böyle gidecek, bir süre sonra diğer insanların başka açıklarını arayıp gözler önüne sermeye çalışacak.

Sonraları o mahalleye gidip onunla daha yakından ilgilenmeliyim, bunlar bizim çocuklarımız !