28 Ekim 2015 Çarşamba

şerefsiz

Kazandığım bir iddia sonucu bir kez daha anladım ki, dini imanı para olan şerefsizler insan kılığında gezebiliyorlarmış :))  Tarih 28.11.2015

14 Ekim 2015 Çarşamba

hikayeler

Oldum olası insana dair her konu beni çekiyor, ancak artık insaoğlu çekmiyor ! Bir uzaylıymışım gibi, öykülerini dinlemeyi ve tanımaya çalışıyorum. Son bir kaç günde çok hikaye dinledim, gerçek hikayeler ve her hikayede incitenler, incinenler, duygular var.

İlki, sıradanlaşan aldatma konusunda uzmanlaşmaya çalışırken başarılı olamayanlardan, yapıyor, duygularına yenilip eşine dönüyor :) Karımı seviyorum, farklılık arıyorum. Tüm hikaye bu değil tabiki, başkasına duyulan aşkı unutabilmek adına yapılan bir evlilik, beklendiği zamanda gelmeyen bebek....geldiğinde ise problemli gebeliğin sonlandırılması...... bu sonlanma muhtemelen kadında eksiklik duygusu yarattı, içten içe kocayı suçladı ve sonunda koca kaçışı başkalarında bulmak için kolları sıvadı !  İstedğim kadar dinleyeyim, her ikisi de haklı, çocukları olursa eğer bir süre daha devam edebilecek bir evlilik .........

Diğeri ise kazanova olmaya meraklı genç bir adam ! Çok yakışıklı, o istemese bile peşinde koşanlar çok...... Oysa o mutsuz ! Sevenim yok diyor, beraber oluyorum, sonrasında istemiyorum ! Bazen onlar da beni istemiyor....... duygusuz seks ve potansiyelin cazibesi...... anlatırken o kadar naif ki, al dizine yatır  masallar anlatarak uyut !

Eski dostun hikayesi ise cidden zor. Ne istediğini bilmeden yapılan erken evlilik, yıllarca çalış çabala, bir düzen kur.........boyun beraber, en az babası kadar yakışıklı bir erkek evlat yetiştir........ Ve kendini kaptır git koşuşturmaya.  Günlerden bir gün gençlik sevdan karşına çıksın, çok da sevda değil aslında, bir kaç kez elele tutuşma, bakışma......... Zayıf anda gelince yaşanmamış aşk havasına kapılıyor ! İşte bu adam en dürüstlerinde, karısını karşısına alıyor ve yediği naneyi itiriaf edip, apar topar boşanıyor. Bana anlatırken "önceleri bir kaç kaçamak oldu, sadece cinsellikti, oysa bu sefer yürek yandı, karıma anlatmalıydm" diyor....... Karşı tarafta evli, ancak boşanmaya ve eşin kendisine sunduğu olanakları bırakmaya niyeti yok............devam edemem diyor......oldu bitti, bunda büyütecek bir şey yok !

Sonrasında öğreniyor ki, hatun kişinin hayatında başkaları da olmuş.........Umurunda mı bizimkinin ?Değil !  Gözlerime bakarak, çakırkeyif haliyle "aşığım" diyor ..........  "Ol len dedim, acıtsa da, sev, kendin için yaşa aşkını ve o kısacık zamanın mutluluğunu"........

Çok önceleri dinlediğim bir diğeri ise yeni evlendi. O da aşk için bıraktı bir çok şeyi. Düğününde çok mutluydu umarım devam eder. Oysa çok eleştirildi, buna rağmen arkasında durdu ve bastı nikahı !

İki evliliği geride bırakan ise travmatik bir durumda ! Evlilik onun için artık gereksiz. Yakışıklı, iyi kazandığı bir mesleği ve havalı bir facebook hesabı var :) sürekli download halde, gelen giden belli değil........ Akarken doldurmalı diyor ve bunu yaparken ya kendinden, ya da kadınlardan intikam alıyor, ruhu huzurlu değil, ne yaparsa yapsın ben onun çocuk suratını seviyorum. Açabildiği anlarda yüreği çok güzel !

En son hikayem de bunlardan çok farklı, anlatan yine bir erkek...........Henüz 12 yaşında iken, babasının onu koyun sürüsüyle dağda bırakmasını, her gün peynir ekmek yemekten sıkılıp, bir koyunu nasıl kesip, cağ kebabı yapıp yediğini anlattı ! Çok güldüm. Söz döndü dolaştı babasına geldi, en küçükleri buymuş, o sert, çiftçi baba, her ne kadar 2 ay boyunca dağda çobanlık yapması için onu yalnız bıraktıysa da, üstüne titrermiş, ne istese alırmış. Aldıklarını da "al oğlum" diyerek vermek yerine, ya bir yerlere saklar, ya da annesine verdirtirmiş, Eski terbiye işte, çocuğu şımartmayacak. İkimiz de babalarımızı yad ettik, iyi geceler diyerek ayrıldık .

4 Ekim 2015 Pazar

Yeşil

Her şey alt üst, özel hayat, tüzel hayat bombok, bir yandan hastalık, bir yandan saçma sapan bir mahkeme, nereye baksam düzeleceği yok gibi. Canım burnumda, umut hep var da, bu aralar bana uzak. Benim de buralardan uzaklaşmam lazım,  iki hafta sonra gidilecek seyahati öne alalım diye dil döküyorum arkadaşıma, "ne bu acele" diyor, bekle........beklemeye tahammülüm yok, gitmem lazım ve ikna ediyorum, hatta pazarı bile beklemeden Cuma akşamına alıyorum biletlerimizi.

Otobüsü beklerken hiç ummadığım birinden gelen bir mesaja gülümsüyorum. Bir kızı olmuş ve benim ismimi koymuş, salak diyorum içimden, demek en çok sevdiğin kadın benmişim, siktir ol git...... buna sevinmeli miyim yani.........oysa yıllar sonra gelen bu itirafı duymak bir zamanlar ne kadar da önemliydi......demir tavında dövülmedikten sonra ne faydası var !

Yola çıkıyoruz ve birazdan yeşil ışıkları yanıp sönen bir araç geçiyor, sadece yeşili gözümü alıyor, bilmiyorum ne taşıyor, neden yeşil yeşil parlıyor...........

O çok sevdiğim Bodrum bu sefer tuhaf, havası ağır, sıcak.......suç onda değil, ruhum darlanıyor, ota boka ağlıyorum, akşamları balkonda oturup gökyüzünü izlemek bile mutlu etmiyor......... ne kadar gözyaşı biriktirmişim, durmak bilmiyor............içim yerini dar bulduğunda nerede olduğumun faydası yok..........buradan da gitmem lazım, eve gitmeliyim !

Arkdaşım da bir anlam veremiyor bu ağlamalara, sıkıntıma........... yüzmek iyi geliyor ve aklımda deli bir fikir.......... bir gün intihar etmeye karar verirsem en güzeli deniz olmalı diyorum, açılacaksın, yüzebildiğin kadar yüz........ gücün tükenince bırak kendini ve o sonsuz mavilik seni içine alıp yok etsin...... bu düşünce kafamdayken açılmaya bile korkar oldum !

Dört gün zor dayanabildim ve geri dönüyorum, dönmem lazım !

Eve geliyorum , babama uğrasam iyi olur, onı kırdım, üzdüm gidip görmeliyim.  Tamam da, şimdi annem bir şey der, dayanamaz cevap veririm ve dalaşırız, hem ben de kötüyüm, tahammülsüzüm, biraz zaman geçsin................

Keşke geçmeseymiş ! Keşke ertelemeseymişim........... babam 3 gün sonra ölüyor !

Babamın arabasında, iki kardeşim ve oğlum.......önümüzde yeşli ışıklarıyla giden cenaze aracı ! Sessizlik............içten içe ağlayan bizler.........bitmeyen bir yol, o yolda beraber gidilen mutlu günlerin anıları, çocukluğumdan beri yüzlerce kez gittiğim o yola bu şekilde gideceğimiz hiç aklımıza gelmezdi...........

Aradan 2 yıl geçti...........kolum kanadım kırıldı sanki, baba ocağı denilen şey ne önemliymiş meğer, babam gidince sanki ocaksız, yurtsuz kalakaldım...........  dünya dönmeye, gec gündüze kavuşmaya devam edecek............. ben bu dünyadan nasıl göçeceğim acaba, çok acı çekmesem bari !