30 Eylül 2016 Cuma

3 hikaye

Son bir ayda yine acayip hikayeler dinledim. Sır tutmaktan yorulduğumdan yazıyorum aslında, ben de insanım ama :)

İlk hikayemin kahramanı eski bir arkadaşın kızı. Bir kaç ay evvel kalabalık bir ortamda beraberdik, yalnız kalmamı bekledi ve yanıma geldi.......benimle ilgilenmedin hiç deyiverince, anlat bakalım fıstık nedir derdin dedim.  Annesiyle eskisi gibi samimi olmamı, onu çok üzdüğünden falan bahsetti. Anladım ki, konular önemli, aldım ve daha sessiz bir yere gittik.  Biseksüel olduğunu itiraf etti. Yıllar önce henüz lise öğrencisiyken de böyle bir ikilem yaşamıştı.  Al anneni bir hafta sonu gelin bana demek zorunda kaldım, daha detaylı dinleyebilmek için ne ortam uygundu, ne de yeteri kadar vaktimiz vardı.

İki hafta önce anneye soruverdim. Meğer üniversitedeki kadın hocası ve onun eşi ile beraberlermiş. Cinsellik konusunda açık fikirli olan ben bile şaştım. Bir öğretmen, öğrencisini nasıl böylesi kullanabilir, kullanır diyorum, çünkü o çok genç ve daha neyin ne olduğunu bilmiyor. Aile suskun kalmak zorunda hissediyor kendini, çünkü ortaya dökülse, mahkemeye gitse kızları daha çok zarar görecek.

Diğerinde ise kahramanlar varoşta yaşayan bir aile. Aile diyorum ancak baba ve ailenin en büyük erkek çocuğu farklı suçlar nedeniyle hapiste. İkiz kızlar 16 yaşında,  biri 5  diğeri 8 yaşında olan iki ufaklık daha var. İkizleri tanıyana kadar sanırdım ki, her ikiz birbirinin aynısı, değilmiş. Bunlardan biri akıllı ve sorumluluklarını biliyor, diğeri ise biraz zor algılayan, çocuk saflığında.  İşte bu saf olan 20 yaşında bir delikanlıya aşık oldum dedi ve kendini onun kollarına attı. İçgüdülerine yenik düşen iki genç. Aileler anlaştı ve evlendirildiler, düğün bir ay sonra ve ben de bazı eşyalarını alacağıma söz verdim.  Gel gör ki, dün beni arayıp acele etmeme gerek kalmadığını, düğünün bir süre ertelendiğini söyledi anne.  Neden mi ?  20 lik delikanlının ilginç fantazilerini içeren telefon mesajlarının yakalanması. Anne, kardeş demeden herkesi becerdiği gibi, bu hayallerin içine abi ve yengesini de karıştırmış............bu nasıl bir hayal gücüdür, nasıl bir ahlaksızlıktır inanılası değil !!

En son hikayede ise herkes eğitimli :)  40 lı yaşlarda bir erkek, en iyi üniversitelerden mezun, yurt dışında yüksek lisans bile yapmış, eşinden ayrı yaşıyor. Eşi de kendisi gibi.  Kadının ilk erkeği imiş ve erkek söz vermiş seni ortada bırakmam diye, söz tutulmuş evlenilmiş.  Cinsel hayat sıkıntılı, zorlamayla bir kız evlat doğmuş bu mutsuz ortama. Adam başkalarına gitmiş, sonra bundan utanmış ve karsını karşısına alıp her şeyi anlatmış..........sonra da evi terk etmiş. Boşanmak istemiyor ve diyor ki  " o da yapsın, başka bedenler tanısın, kendi sınırlarını bilsin ve cinsellikten zevk almayı öğrensin".  Suratına baktım ve sordum " Peki sana geri gelecek mi, gelse de aynı kadın olacak mı ?"  Kesinlikle geri gelecek dedi..........kadınlar statü sever, param var, toplumda yerim iyi ve kızının babasıyım.

Ben onu serbest bıraktım diyorsun, belki de o senden koptu ?  Israrla tam tersini söyledi.  Dili bunu söylerken diğer yandan da ayrı olduğu eşini telefondan takip etmekteydi, o an hangi semtte olduğunu biliyordu. Bir kız arkadaşına gitmiştir dediğimde ise "o semtte arkadaşı olamaz, mutlaka bir erkeğin yanında, bana bakışı bile farklılaştı ve ayrı olsak da arada bir sevişiyoruz, eskisinden daha iyi olmaya başladı" dedi..................  Ben mi ?  Ne diyeceğimi şaşırdım............


4 Ağustos 2016 Perşembe

gönlüm

Sarhoş muyum , değil, bir parça çakır keyif gibiyim :) eve girerken bir parça yalpaladım ve kendi kendime güldüm :)  TV'yi açtım ve yine aynı konular var.........darbelerin tarihsel boyutunu tartışıyor birileri.........amannnnnnnnnn  ne olacaksa olsun, şu dünyada bir ömürlük misafiriz, darbeler, krizler görecek ve ömür bitince göçüp gideceğiz........dünyada olanlar devam edecek yine, birileri gelecek, yönetecek, halk mutlu ve/veya mutsuz olacak..........bunu değiştiremeyiz, bizden sonrakiler tarih diye bunları okuyacak, yorumlayacak ve kafa yoracak, işin ilginç yanı bunlar belki birer sınav sorusu olacak :)  TR deki darbe girişiminde Genel Kurmay başkanı kimdi veya Kuleli Askeri lisesi hangi tarihte kapandı :))  ve insanlar bu sorulara verdikleri yanıtlara göre sınav geçecek veya kalacaklar, işte bu kadar !!

Sınavlar geçerlerse başarılı olacaklar mı ? Bilmiyorum, başarı nedir onu da bilmiyorum, bildiğim tek şey hepimiz bir parça sevgi ve onaylanmak, kabul görmek için bir şeyler yapıyoruz...... Okşanmak isteyen gönül sahibi insanlarız..........geçenler de birinin dediği gibi GÖNÜL kelimesi ingilizcede yok, evet bizdeki karşılığı yok, yapma dedim yaptın gönül diyemiyorlar :)  kalp doktoru var ama gönül sadece kalp değil ki, çok daha fazlası.....

Gönlümüzü yapanlar, kıranlar var..........salak Nilüfer gibi benim gönlümü kıranlar, yüreğimi parçalayanlar var......... kırıldım, incindim........bir gün sen de daha beterini yaşa ve gör manyak karı

Biliyor musunuz ? Sert görünen insanlar sandığınızdan daha yumuşaklar, yufka yürekleri kırılmasın diye, sert duruyorlar, kabuklar örerek camdan kalplerini koruyorlar.............kırmayın onları ya, üzmeyin birbirinizi, beni de üzmeyin............. çünkü ben kimseyi üzmedim, kırmadım............delinin tekiyim tamam, ama bilerek asla incitmem, yaralamam..........






27 Temmuz 2016 Çarşamba

Capote

“as long as you live, there's always something waiting; and even if it's bad, and you know it's bad, what can you do? you can't stop living.” 


'people who are having a love-sex relationship are continuously lying to each other because the very nature of the relationship demands that they do, because you have to make a love object of this person, which means that you editorialize about them. you know? you cut out what you don't want to see, you add this if it isn't there. and so therefore you're building a lie. but in a friendship you don't do that. you do exactly the reverse. you try more and more to be as completely pure and straight as you can be.'

22 Temmuz 2016 Cuma

Firuz

Sanırım okuduğum en güzel dizelerden biri ve arkasında yatan hikayeyi biliyor olmak daha da anlamlı kıldı..............

The minute, part I
The minute you see me I start becoming your past
A memory of all we say
Just look at me when I am becoming your past
Play me a song
My memories, my past
When I was a kid
Watching the firework of death everyday
Watching people falling down of the tree of life
Watching dawn turning to a night
My past
The minute you see me I start becoming your past
But my past stays with me, in me
Ashes of the burned feelings
Ashes of burned hearts
Ashes of all the burned lives
Buried in the depth of loneliness
Shining sparks of sadness
Shining fire of darkness
The minute you see me I start becoming your past

And it is in past I have my life

2 Mayıs 2016 Pazartesi

Mayıs

Bu günlerde çok şey huzur veriyor :)  Bahardan olsa gerek , Obama bile coach commander olmuş, İnsanların böyle keyifli olması ve kendileriyle dalga geçebilmesi güzel,

Tarkan da evlenmiş bu arada :)

26 Nisan 2016 Salı

on my way

Koskoca yeryüzüne ufacık bir pencereden bakarken, gökyüzündeki tek yıldızı görüp dilek dilemek insanoğlunun acizliğinde tanrı yaratmak gibi...... Yıldız olduğunu şimdiki ben biliyorum, onu tanrılaştıran yeryüzünün ilk insanları bilmiyordu, onlar da dilek dilediler mi acaba ?

18 Nisan 2016 Pazartesi

sana söz

Senin yaşadıklarını yaşamak istemiyorum ! Üzüldüm, ancak üstesinden geleceğim, duysan sen de üzülürdün, yazgımız aynı gitmesin diye senin yaptığın bir çok şeyin tersini yapmıştım, burada fena yakalandım  baba !








11 Nisan 2016 Pazartesi

off offf


- Tamam senin reis  büyük, kabul ettim, peki şu çocuklara yapılanlara neden ses etmedi, ey Ensar demedi ?

- O işler her zaman vardı, yeni değil, sen de her şeyi bizden bilme
- Sizden bilmiyorum ancak biraz ses çıkaraydı, senin çocuğuna yapılsaydı ne olurdu ?
- Bakma sen bunlar hep iftira, bak kadın cinayeti de arttı diyorlar, halbuki bizim parti zamanında kadınlara çok hak verildi, hemen gidip şikayet ediyorlar, polis kadınları koruyor, bizim erkekler daha alışamadı duruma.

- Haklısın buna parti ve resi ne yapsın, dur aklıma geldi, bu tecavüzcüleri idam etsek ne dersin ?

- İdam yok ki artık, CHP kaldırdı.

- Reis getirsin yeniden, kim ona karşı çıkabilir, bak sana söz, bu tecavüzcüleri ortaya çıkarsın ve idam ettirsin, başkan olsun diye ben de çalışırım.

- Başkanlık olacak zaten, idamı getirir ama AB istemiyor

- İstemesin AB, bize ne onlardan, kendi insanımız daha önemli, hem dış mihrak onlar, işlerine geldiği gibi davranırlar.

- Olmaz öyle şey, büyük devlet olmak için AB ye girmeliyiz, bak vizeyi de kaldıracaklar

- Vize kalksa gidebilecek misin, bildiğim kadarıyla asgari ücretle çalışıyorsun, uçak biletleri kaç para haberin var mı ?

- Vize kalksın gideriz,................

Bu zihniyetle tartışılmaz bile, işlerine gelen her şey mübah, gelmeyen ise haram veya günah !

28 Mart 2016 Pazartesi

Buse

Bugün bir şarkı dinlerken çoook gerilere gittim ve  edebiyat meraklısı babam geldi aklıma. Hep bir şeyler okur, bana da özel günlerde kitap alırdı. Kitapların ön sayfasına kısacık bir not yazar ve tarih atardı. Bazen onun koca koca hukuk kitaplarına bakar, bunları nasıl okudu acaba derdim.  Hatta hala aklımdadır bazılar "içtihatlı gerekçeli kanun ve nizamnameler"..........

Onun kitaplarını karıştırırken en sevdiklerim ise küçük, cep kitap şeklinde basılmış şiir antolojileriydi. Küçük olmasına rağmen oldukça kalındı hepsi de, dönemsel ve bir çok şairin şiirleri vardı. Rastgele açar okur, bazılarını anlar, sever, bazıları ise çok uzun gelir, anlayamaz, sıkılırdım.

Onlardan birinde şu şiire rastlamış ve sevmiştim.

VEDA

Hani o bırakıp giderken seni
Bu öksüz tavrını takmayacaktın
Alnına koyarken veda buseni
Yüzüne bu türlü bakmayacaktın

Hani ey gözlerim bu son vedada
Yolunu kaybeden yolcunun dağda
Birini çağırmak için imdada
Yaktığı ateşi yakmayacaktın

Gelse de en acı sözler dilime
Uçacak sanırdım bir kaç kelime
Bir alev halinde düştün elime
Hani ey gözyaşım akmayacaktın

Orhan Seyfi Orhon

Kitabı her elime alışta okur ve neden bunu yazdığını anlamaya çalışırdım, İlkokul 4. sınıfa giden çocuk ne kadar anlam yükleyebilirse işte o kadar.........  Anladığım ve aklıma yer eden en belirgin şey, bunu yazanın yalnız kaldığı idi, yalnız ve bunu belli etmemesi lazım, ağlamaması lazım.....

Sonra birden radyoda çalan bir şarkıda duydum bu sözleri, annem sesini aç dediğinde kulak kesildim ve eureka, benim yalnız adamın şiiriydi bu !  Sandım ki, o şiirler aslında şarkı sözleri ve çoğunu okuyup okuyup, şarkısı var mı diye radyo dinler oldum eni konu :) Çocukluk işte, çok soru sormayı sevmezdim, illa kendim bulacağım merak ettiğim ne varsa.

Bir kaç yıl sonra da yatılı okula gittim !  İşte asıl o zaman anlam yükledim bu şiire. Babam beni her bırakıp giderken, sanki bu şiir aklına gelirmiş gibi, hüznümü hiç belli etmemeye çalıştım. Öksüz tavrımı takmadım, gözyaşımı akıtmadım, yüzüne o türlü bakmadım !  Belli edersem, beni bıraktığına üzülür, üzülmesini istemezdim !

Tamam da buseyi neden alnına  koymuştu şiirimin yalnız adamı ? Bunu da yaşlı bir hanımefendiden öğrendim. Anneannemin arkadaşıydı, ilk tanıştırıldığımda alnımdan öpmüş ve "genç kızlar alınlarından öpülür, yanakları kocaları ve sevgilileri içindir " demişti !  Yalnız kalan adamın öptüğü karısı değildi anlaşılan !

Ve 30'lu yaşlarımın sonunda bu şiirin gerçek hikayesini öğrendim !  Meğer hasta kızını öpermiş !

Oysa ben babama ölüm anında "veda busesi" bile koyamadım, yanına vardığımda gökkuşağının ötesine gitmişti bile, O benim canımdı, bedeni cansız bile olsa öptüm !  İyi ki, o bana böylesi bir buse koymadı !

Çok ayrılıklar yaşadım ve her bitişe yakın, verilen busenin veya bakışın son olduğunu hissettim !






25 Mart 2016 Cuma

Susadım

Konuşuyor, dinlemiyor, çözemiyoruz........  
Bekliyor, değişmiyor, değiştirmeye çalışıyoruz.......
Yargılıyor, yorumluyor, anlamıyoruz..............
Alınıyor, satılıyor, değer bilmiyor, değer vermiyoruz.............

Bunların üzerine yazıyor, çiziyor, çene yoruyor, klavye başında zaman harcıyoruz......

Peki ne istiyoruz ?  Bilmiyorum

Şikayet ettiklerimiz birden yok olsa ne olacak ?
Beklediklerimiz hemen olsa, gelse, arasa, sorsa ne olacak ? 
Değişsin dediklerimiz değişse ne olacak ?

Bunları da bilmiyorum !

Yorgunum ve uykum geldi, şimdilik sadece bunu biliyorum :)


21 Mart 2016 Pazartesi

Smile

Bahar geldi bahar........bugün güzel işler yaptım !  Devamını getirebilecek miyim bilmiyorum, en azından bir başlangıç oldu. Şimdi oturup ulaşabileceğim yerlere mailler atmalı ve dikkatini çekebileceğim insanların bu işle ilgilenmesini sağlamalıyım.  Mutlaka yapılabilecek bir şeyler vardır.

Dostlarımdan birisi de ne güzel yetişti yardıma ve anladım ki, karşındakine güven verebilmek ve onun gücünü kendi çıkarım için kullanmayacağımı bilerek gelmesi mutlandırdı beni........  Yardımcı olur düşüncesiyle aradığım bir diğeri ise "ne demek lafı mı olur, sen iste yeter" deyiverince, hepten umutlandım :)   Akşam oluyor  ve ben umutla gülümsüyorum :)  Hayat sana teşekkür ederim


12 Mart 2016 Cumartesi

Bilemeyeceğim

Sızılar içinde, her yanım dökülürken, bir başka Pazar'a daha varıp varamayacağımı bilmezken, yanımda olmanı öyle çok istedim ki, kendimi tuttum, aramadım, bunu yapmak bile başka bir işkenceydi, hala da merak ederim, arasam, gelir miydin ? O çocuk heyecanın yaralarımı sarar, güç verir, yüreğimi ısıtır mıydı acep ? Sanırım asla bilemeyeceğim...........

8 Mart 2016 Salı

8 Mart

Bir kadınlar günü daha, mesajlar, konuşmalar, indirimler, tartışmalar derken geçip gidecek. Gün bitimine  az kaldı.
Kadına dair böylesi günlerde anımsayıp, kendi kendime acı acı güldüğüm bir hikayem var. 


Bu günü entelektüel kesim fazlasıyla benimsiyor, nihayetinde dini ve tutucu çevrelerin baskıladığı bir figür gündeme çıkıyor. Din ekseninde düşünenler de güne uygun hadis bulmakta gecikmiyorlar. Çatışma kadın üzerinden dönmeye başlıyor, Ben ise hepsinin geri planını bu hikayeden aldığım ders ile merak ediyorum.


Hikayenin baş kahramanı erkek, çok bilgili, gece gündüz okur, okumakla kalmaz hemen her konuda yazar, bilim, aşk, tarih, ilişkiler, yemek, akla gelen her konuda engin bilgisini şiirlerle bezeleyerek internette aktarır ve bir hayran kitlesi yaratır. Böyle bir erkeği bilgisayar ekranında ve sosyal medyada hangi kadın görse beğenir ve ister, ben de o şekilde görsem," baba bana bundan al" diye tuttururdum. 

 Kadın ve insan haklarına da çokkk saygılıdır, bırakın kadınları kedilere bile ev yapacak kadar şefkatlidir. Çocuklara yardımlar toplayan adeta kanatsız bir melektir.


Günlerden bir gün zavallı bir kadıncağız sokakta kocasından dayak yerken, kahramanımız kadını kurtarır.....o artık bir süperman olmuştur, ancak başına gelmeyen de kalmaz. Vahşi koca onu tehdit eder, kafasını gözünü yarar. Olsun önemli değildir, o bir kadını kurtarmıştır. Buraya kadar her şey çok güzel !


Gelelim hikayenin arka planına ; kahramanımızın kadın arkadaşlarından biri ile ufak bir alacak verecek meselesi vardır. Hayati bir miktar sanmayın, iyi bir marka çanta parası bile olamaz :) Borçlu kadın yoğun bakımdadır ve kahramanımızın bundan haberi vardır. Süperman ne yapar dersiniz ?  Özelliklerine bakarak, gidip kadını hastanede ziyaret ettiğini sanmış olabilirsiniz.......Ve işte yanıldınız !  


Hasta kadının kocasını arayarak, "ben hastalık falan anlamam, karının bana borcu var, hemen ödeyin" der. Kocanın haberi bile yoktur, derdi eşini yaşatabilmektir, ne olduğunu anlamaya çalışmak yerine, eşinin yanına koşar ve onun iyileşmesini bekler.


Kadın iyileştiğinde konuyu açar ve tüm detayları öğrenir. Şimdi gelelim kocaya, hiç de öyle bilgili biri değildir, çok okumaz, yazı yazmaz, hatta duygularını bile ifade etmekte zorlanır. "Karım" der... ne olduysa oldu, gel şu borcunu ödeyelim........ ve kadınına hastalığı süresince sahip çıkar, ancak süper adamın telefonu yüzünden o evlilik biter ! İlginç noktalardan biri de, süperman'in avukatı da, bir vakitler kız arkadaşını darp ettiği için gazeteler çıkmıştır :) 


Bugün işte bu entelektüel süperman yine sosyal medyada kadınlar gününü kutlarken ne derece samimi olabilir.  Bir kadını ölümüne tehdit etmiş niceleri işte bugün kendilerini bir kaç mesaj ve kutlamayla aklayabileceklerini mi sanıyorlar acaba diye merak etmeden duramıyorum.


21 Şubat 2016 Pazar

gönül

Günün özetinden :
 Bugün güzel bir laf duydum "her gönül okşanmak ister"  ancak bu gönülü boş ve inandırıcılıktan yoksun sözlerle okşamamak lazım, gerçek ortaya çıkınca, okşanmak isteyen gönül tuzla buz oluyor, inandım diye kendini mi suçlasın, karşısındakini mi şaşakalıyor :)  En güzeli okşarken bile gerçekçi olabilmek. Seviyorsan gönül anlar, anlatmak da lazımmış.......

Ve bir kez daha insanların gerçekler yerine duymak istediklerine inandıklarına şahit oldum.....Napcam ben şimdi, yalanla olmuyor, gerçekle hiç bir şey okşanmıyor, Uyumlanamadım gitti :)

Salağın birinin konuşması da iyice dellendirdi, "tipik akrep burcuyum, kıskanırı".....hanım hanım kıskançsın, burçlara bok atma, inanma desen ne fayda :)  Bana ne mutluysa inansın artık, takılma bunlara be kadın !

Yine sıkıldım galiba :)  Gidip yürüyeyim biraz, uykudan önce iyi geliyor

6 Şubat 2016 Cumartesi

5/2/16 MK4

Şarap yok dedi, ya rakı, ya da bira ! Birayla sarhoş olup dile gelemeyecektim, rakıya razı oldum. Biraz çerezle beraber getirdi, manzara güzel, karşı yakanın ışıklarında o ne yapar acaba, gözümde canladırmaya çalıştım.........ortam değişmiş, yeni eşyalar alınmıştır.....

Evin dağınıklığı, ruhumdan beter, karşımdaki de pek sağlıklı sayılmaz, ne yaptığını, nereye varacağını düşünmeden yaşıyor...

Sohbet koyulaşınca konuyu açar sanıyorum, daha ikinci yudumda soruyor
          - Görseydin ne diyecektin?

Nereye bakacağımı, ona mı, ötekine mi söyleyediğimi bilemeden........
           - Çaresizdim, hem de çok.......o an en doğru olanın yaptığım şey olduğunu bile düşünemeyecek kadar çaresizdim..........all happened at once, but I was desperate, weak !
   

19 Ocak 2016 Salı

Dostun dilinden

Yaşadığın her türlü olumsuzluğun seni ne denli güçlü kıldığının farkında mısın ? İşte bunu anlayamıyorlar, onlar için önemli olan şeylerin hiç birine önem vermiyorsun, kaybettiklerin aslında kazancın, çünkü seni eksiltmiyor aksine varsıllaştırıyor....... Onların değerleriyle ve kendinle dalga geçmeni anlamakta zorlanıyorlar............ senin suçun değil kadın, bırak kendini zevzekler için üzmeyi, bu sensin, ruhundaki serseriyi kaç kadın özgür bırakabiliyor........


15 Ocak 2016 Cuma

Ayna

Bu aralar bir kaç kez duyduğum ve kendimce anlamsız bulduğum söylemlerden biri de "karşınızdaki kişi sizin aynanızdır ve kişi karşısındakini tarif ederken kendini anlattığı kelimeleri kullanır"

Öylesine baktığında insanların çoğu bunlara doğru diyor..........neresi doğru ?  Karşımdaki bildiğin kıskanç ve haset........kendime baktığımda öyle değilim, aksine arkadaşlarım, dostlarım mutlu olduğunda ben de mutlu olabiliyorum.  Veya çok çalışkan ve azimli dostlarım var......onları anlatırken bu kelimeleri kullanıyorum ancak ben asla çok çalışkan ve azimli olamadım.....

Davranışlar, davranışları doğurur sözüne çok inanırım, sen bana nasıl davranırsan karşılığını görürsüni şimdi bu aynalamak mı oluyor onu bilemiyorum ki, aynalamak sanırım biraz daha farkında olmadan yapılan bir hareket. Oysa bana kötü davranan birine mesafe koymam aynalama olmasa gerek.  Öte yandan insanların bize, onlara izin verdiğimiz şekilde davrandıkları da doğru. Beni aşağılayan birine bu izni ben veriyorum........hopppp dur bakalım dediğinde eşek değil ya, anlayacak, eğer öyle ise salla gitsin, çıkar hayatından :)  Yine kafam karıştı :))

5 Ocak 2016 Salı

İmam

Uzun zaman önce ve uzun yıllarca orta ve küçük ölçekli sanayicilerle çalıştım. Hemen her sektörden bir kaç firmaya danışmanlık yapmışlığım oldu. Bu esnada gözlemledim, dinledim, atölyelerine indim, yerine göre eleman seçtim. En belirgin gözlerimlerimden birisi ise ara eleman eksikliği idi. Patron bir şekilde üretimi bilir, ancak atölyede işçi ile pek iyi geçinemez. Riski omuzlanandır o, dolayısıyla daha serttir. Biraz işler büyüyünce mühendis istihdam etmek gerekir, Yeni mezun mühendis atölyeden pek anlamaz, öyle ya, 4 yıl okumuştur ünvanı vardır, ustabaşı ile bir olamaz.  Anlamadığı nokta ise ustabaşı ve işçi pratikte ondan daha mahirdir. Deneyimli mühendis, iyi maaş ister ve belki de yaş icabı patronla akran olacaktır, iki cambaz da bir ipte çok zor oynar. İyi üniversitelerin zeki mühendisleri ise büyük firmalarda CEO veya pazarlama müdürü olma sevdasındadır.

Onları kendi hallerine bırakıp eğitim sektörüne geçtim. İnsanlara çocuğunuzu meslek lisesine gönderin dediğimde, bunu bir hakaret olarak algıladılar. Üniversite okuyacak dediler.... Ailenin imkanları kısıtlıdır, çocuğu okumaya hevesli değil, bunları da geç iyi bir üniversiteye gidebilecek kapasitesi yoktur. Yine de 4 yıllık üniversite için ısrarlıdır. Meslek lisesi sonrasında sınavsız bir şekilde iki yıllık meslek yüksek okuluna git dersin yine olmaz, bak meslek sahibi olacaksın, daha kolay iş bulursun dersin......ı ıhhh  olmaz.

Asıl bahsetmek istediğim ise aslen meslek lisesi olan İmam Hatip liselerinin halk tarafından farklı bir statüde algılanmasıdır.Çoğunun doktor, mühendis, yargıç olmasını isteyenler imam hatiplere gönderiyor. Ve buraların meslek lisesi olduğundan habersizler. Eskiden kız çocuklarının başörtüsü sıkıntısı vardı, artık o da kalktı. Yine de ısrarlılar !  Diğer meslek liselerine burun kıvıranlar, imam hatip söz konusu olunca hayır diyemiyorlar.

Bir kız öğrenci lise giriş sınavlarına hazırlanmak için gittiği bir dershane tarafından bu liselere yönlendirilmiş ve ancak bir yıl sonra fark etmiş gerçeği. Yalvar, yakar düz liseye geçmiş.

Evladım doktor olmak için turizm otelcilik lisesine gider misin ki, imam hatip lisesine gidiyorsun dediğimde şaşırıp kalanlar var.

Bu durumu kafaya takınca sohbetlerimin konusu da oldu, derken bunlardan birinde görev yapan bir öğretmene denk geldim. "20 yıllık öğretmenim ve bu denli dejenere öğrenciye rastlamadım" diyor. Ailelerin bazıları adeta fen lisesi gibi görüyorlarmış İH liselerini. Ailelerin ve okulun baskıları sonucu gençliğin en güzel yanlarını sağlıklı yaşayamadıklarından, her türlü yolu denemeye açıklar diye de ekledi. İnanılmaz hikayeler dinledim.

Bir kaç gün sonra parkta yanımda oturan 3 genç kızın sohbetine şöyle dalıverdim.

               - Öğrenci misiniz ?
               - Evet
               - Üniversite ?
               - Biraz kikirdeşip, Yok be abla, lise terk
               - Aaa, neden terkettiniz, lise hayatı keyiflidir, dersler mi zor geldi ?
               - İmam hatip de okusaydın böyle demezdin, hem zor, hem de her şey yasak, zaten ailemiz zorladı oraya gitmeye, şimdi onlar da rahat, biz de, artık açık liseye gideriz seneye veya çalışırız.

Bu kızlar aile zoruyla gitmişler ve sonuç ortada. Onlar da güle güle ne hikayeler anlattılar ve hepsi erkeklerle ilgiliydi. Suyun yolunu tıkarsan bir şekilde akacak yol bulur. Onlar da kendilerince bulmuşlar, hem de en yasağından, en yaramazından ! Üstelik son derece bilinçsizce, kime ne sorup, akıl danışacaklar, her şey yasak ve günah !

Kızlardan 2 gün sonra bir gece hastane kafesindeyim, saat sabahın 4'ü. Adamın biri yanındakine anlatıyor. "Benim kız 8. sınıfta, biraz haylaz, vericem imam hatibe  adam olsun. Araştırdım diş hekimleri iyi  kazanıyormuş, oradan da özel bir üniversiteye yollarım. 4-5 yıl okur dişçi çıkar......

İçimdeki ses, git konuş, anlat dedi............ susturdum, bırak nereye yollarsa yollasın ! Başımda türban, çenemde sakal yok ki, ikna edeyim.