28 Mayıs 2015 Perşembe

Hayat Insanları




Dilde cinsel ayrımcılığı ortadan kaldırmak adına, bilim adamı demekten vazgeçtik ve bilim insanı diyoruz. İş kadını derken sakınca görmüyor, kadına "kadın" yerine bayan demeyi tercih ediyoruz.

Bu düzenleme toplumun okur yazar kesimine uygulanırken diğer konularda pek yapılmıyor. Hala "hayat kadını" tanımını kullanıyoruz. Tanım bu işi sadece kadınlara bırakıyor.
Hayat kadını denildiğinde para karşılığı seks yapanları kastettiğimizi anlamayan, bilmeyen yok :) Tabi bir de bu işi zorla veya çaresizlikten yaptığına inandığımız "seks köleleri" var.
Orospu kelimesi küfür ve aşağılama şeklinde algılandığından yazılı kullanımda imtina ederken, öfkemizi ifade şeklimizde ağızlardan düşmüyor.
Orospuluk bu anlamda sadece kadını tanımlamıyor, bazıları içinse "erkek orospu" denildiği oluyor. Çünkü erkeklerin "erkek" olma dışında bir de "adam olma" zorunlulukları var. Biz kadınların böyle bir sıkıntısı yok. Kadınsan kadınsın ve senden beklenenleri yapmak için bir üst adıma geçip "ultra kadın" olmak zorunda değilsin. Olsan olsan "taşaklı kadın" olursun :)
Konu cinsellik olunca kadın kısmı bunu baskılamak zorunda, çünkü herkesle paylaşabileceğin bir eylem değil. Ayıplar, günahlar ve toplum var karşında. Kıvrak kadın zekası baskılanan cinselliğini bir değiş tokuş aracı olarak seçiyor böylelikle. Ve eylemin ismi "vermek" oluyor. Veriyorsan karşılığını da alacaksın.
Para alırsan hayat kadını, sevgisiz/saygısız bir evlilikle korunma ve beslenmeyi seçersen eş, genellikle başka bir diyarda çocukların için para kazanmak zorundaysan seks kölesi, çalışırken taciz edilirsen mobbing kurbanı ve bir dolu cinsel içerikli olay mağdurunu tanımlayan kelimelerle betimleniyorsun.Çünkü alıcı değil vericisin !
Hayat kadınları derken para için seks akla geliyor ise hayat zaten seks üzerine kurulu anlamı çıkmaz mı ? Hayatın kadınları bunu yaparken erkekleri ne yapıyor ? Hepimiz bu hayatın insanı değil miyiz yoksa ? Ben işin içinden çıkamadım :)


21 Mayıs 2015 Perşembe

To the end of life !

Bazen amaçsızca yürüyorsun, herşeyi yaşadım, yol boyu her kafeye uğradım, her yemeğin tadına baktım ve artık şaşırmıyorum !  Öyle bir şey olsun ki "ben bu filmi izledim" demeyeyim. Beklediğin bir şey yok aslında, dedim ya, yollar yürünmüş, molalar verilmiş, sevdalar eskimiş !

Etrafa daha iyi bakınayım, şu oyun oynayan çocukları izleyeyim, neşelerine neşeleneyim derken biri yanınıza oturuyor. Laflıyorsun, hepimizin anlatacak hikayeleri nasıl olsa var............anlatılıyor !  Eğer birbirinize ihtiyacınız var ise banktan elele kalkıp kendi hikayemizi yaratıyoruz.

Derken yine bir yorgunluk başlıyor, başka bir yolda veya parkta dinlenelim hadi diyerek beraberce oturuyoruz..........içimizde ki ses, çok oturdun hadi kalk diyor, kalk artık........... bırak yol arkadaşını, al başını git.

Kalkıyoruz, geriye bakmadan yeni yola, yeni heyecanlar, yeni yoldaşlarla yürüyoruz. Her yolun başı güzeldir, bu da öyle..........yol güzel, yoldaş güzel, hikaye yeni !

Acaba önceki bankta biraz daha otursa mıydım ? Acele mi ettim ? Oturmamı isteseydi, "kal" demez miydi ?  Derdi..........demediğine göre şimdi bunları düşünme..........o banka geri dönsen bile, ne yoldaşını aynı bulacaksın, ne de etraftaki manzarayı, Onun da yanına başkaları oturdu ve şimdi onların hikayelerini dinliyor...............

19 Mayıs 2015 Salı

Ses

Adem oğlunun çıkarabildiği sesler belli ve bu seslerden yüzlerce dil, milyonlarca kelime üretip anlaşmaya çalışıp, anlaşamıyoruz. Diller, kelimeler ne olursa olsun, duygular, istekler ortak !

 Mutlu olmak, sevilmek, sevmek ve huzur istiyor, arıyoruz ! Buluyor, bulduğumuzu sanıyor, kaybediyoruz ve bu döngü yaşam boyu devam ediyor ! Habire konuşuyoruz, yaşamı tarifliyor, anlam arıyor, zaman zaman anlam katıyoruz.

Bu kadar kelimeye rağmen gün geliyor ne mutluluğu, ne hüznü, ne de acıyı tarif edecek kelime bulamıyoruz. Yine de konuşuyoruz....

Kısa yaşamı detaylara boğmak anlamsız, bir başkasına hayatı anlatmak, öğretmek anlamsız. Kimseye hayatı anlatmaya çalışmıyorum, herkesin hayatı kendine, yaşayacak, görecek, öğrenecek !

Artık inançları da tartışmak istemiyorum, neye, kime inanırsanız inanın, yeter ki, başka bir canlıya zarar vermeyin !


17 Mayıs 2015 Pazar

Pislikler

Genellemelerinizden, dininizden size dayatılan herşeyi beyinsizce kabul etmenizden nefret ediyorum ! Evet ediyorum, çoğunuz birer pisliksiniz !

Genç bir adam hasta, hem de çok..........günleri sayılı, ancak bir mucize kurtarır deniliyor.

Ve o adamı tanıyanlar zevzek yorumlarınızla  beni deli ettiniz.

Çocuklarının her olumsuz davranışında ve felaketlerinde onları suçlayan kadın, bu sefer işi kadere bağladı !  Allah böyle taktir etmiş diyor...........dinlerken içimdeki ses bağırıyor "hayvan, söz konusu kendi çocukların olduğunda  neden kadere inanmıyor ve onları beceriksizlikle suçluyorsun ?  Kader seninkilere işlemiyor mu ?

Bir diğeri............"ama çok içiyordu" diyor !  Kendi alkolik kardeşini görmeden, seninkine neden bir şey olmadı.........tek içen bu genç adam mıydı ?

Bir başkası.............."babası çok kibirliydi, ne çok gencin idamını imzaladı".........bir tek o mu imzaladı, babasının yaptıklarının belki de yapmak zorunda olduklarının cezası evlada mı kesilmeliydi ?

Felakte bahane üreten birisi............."hatırlar mısın şöyle bir olay olmuştu ve bir akrabası beddua etmişti"  diyebiliyor utanmadan....... şimdi o beddua mı tuttu !

Hiç mi düşünmüyorsunuz genç yaşta ölen binlerce gencin, bebeğin durumunu, bunların hepsi kimin vebalini ödüyor peki ? Eğer başkalarının ahı, hataları yüzünden ölüyorlar, hastalıklarla cezalandırılıyorlar ise neden hala bu kadar kötüsünüz ?  Neden hala saçma sapan sebepler yüzünden dalaşıp, insanları, sevdiklerinizi veya sevmediklerinizi üzüyorsunuz ?  Hem kadere inanıp, hem de suçluyu başka yerlerde arıyorsunuz kimsiniz siz ??  Kim ................

Ölen ölüyor bu sefer cenaze töreni hakkında konuşuyorsunuz ! Ne kadar kalabalıktı, kimler geldi, kimler gelmedi......  Öldü lan, bir insan öldü ve bunlar onu artık ilgilendirmiyor bile.....hangi kutsal ayda, günde öldüğü artık önemli değil, gelen gelmeyen artık önemli değil............anlayın artık !

Ölümü bile gösteriş malzemesi yapıyor, sonra da dinden imandan bahsediyorsunuz ! Cesedi bulunmayan, mezarı bilinmeyen, günah işleyecek kadar bile ömrü olmayan çocuklara ne oluyor, bunu sordunuz mu kendinize ?

O sınav dediğiniz hayatı daha da boktanlaştırmayın, kapayın çenenizi, yaşadığımız acılar illaki bir şeylerin karşılığı olmak zorunda değil ! Sevmeyi öğrenin biraz, kendine insan diyen ve akıllı sanan hayvan topluluğu ! Biraz da sevin lan, sevin !!!




















5 Mayıs 2015 Salı

Dolandırıcı

Küçük bir öykünün kadını ve erkeği kanepede oturmuş film izliyorlar, bir yandan da sohbet ediyorlardı. Adamın aklına ne geldiyse geçmişten bir konuyu açtı ve "senden o parayı geri alacağım" dedi.

Kadın şaşırdı. Hala o parayı düşünüyor dedi içinden. Tanışmalarına vesile olan parayı, oysa anlaştıklarından daha azını almıştı ve sadece bir semboldü.  Adama ne kadar etki etmiş ise geri almayı planlıyordu. Kadın şaşırdı ve içindeki şaşkın ve kızgın ses " zor alırsın " diye bağırınacak iken, susturdu. Üzülmüştü ve bunu belli etmek ortamı gerebilirdi.

Adam ona çok şeyler yapmıştı. Sürprizler, incelikle düşünülmüş ve her kadını mutlu edebilecek hediyeler, beraber çıkılan seyahatler. Bunları talep eden kadın değildi, hatta zaman zaman fazla harcama yapmasını istemezdi, kıyamazdı adama. Onun geleceği için birikim yapması gerektiğini söylediği anlar gelirdi aklına. Hepsini adam planladı, romantikti, kadını mutlu etmek istiyor, oysa onun ne istediğini, düşündüğünü bilmiyor, buna kafa yormuyordu. Sevindireceğim derken kendini gerçekleştiriyor ve ilişkinin bu boyutunda tüm yükü omuzlarına alarak yoruluyordu.

Vakti geldi ve ayrıldılar. Kadının üzülmesin diye açıklama istemediği bir rahatsızlığı çıktı ortaya. Adamın hastalık, doktor, ölüm üzerine düşüncelerini biliyordu ve onu üzmek, tedirgin etmek istemedi. Ortak bir gelecek planları yoktu, gol olsun diye aynı topa bile pas veremiyorlardı.

Derken kadın bunu daha fazla gizlemek istemedi ve tam anlatmak için adama gittiğinde, başka bir kadının hastalık hikayesini dinledi !  Daha ağzını açamadan kapılar kapanmıştı. Sustu ! Ve aldatıldığını da öğrendi, halbuki kadın için aldatılmak çok da önemli değildi, bilirdi ki, anlık bir olay, bütüne zarar veremez, veriyor ise herkesin yolu açıktır.

Aradan uzun zaman geçti. Adam, kadının yüzünde hep bir gülümsemeydi. Ta ki, gerçek yüzünü görene kadar. Ne mi oldu, adamı dolandırdı. Evet şaşırmayın bunu yaptı ! Hiç bir zaman ben dürüstüm demezdi, gerektiği yerde, gerektiği kadar........

Adamın kredi kartı kalmıştı kendisinde, bir kaç kez iade etmeyi teklif etti, kabul edilmeyince de vazgeçti. En zor zamanlarında bile kullanmayı akıl etmedi. Emanete hıyanet gibi gelirdi. Tam bir alışveriş anında kendi kartında sorun yaşadı, manyetik bir problem ve emanet geldi aklına, o gün yapması gereken alışverişini yaptı ve aylık ödemelere böldü ki, rahatça ödeyebilsin. Kendi kartında da aynısını yapacaktı nasıl olsa.

İşte ne olduysa bu harcamayla oldu ! Adam adeta delirdi, telefonda sinirle karışık ağlamaya başladı, tehditler savurdu. Hatta yalana bile başvurdu. Kadın bu tepki karşısında hastalığını açıklayıverdi ! O hassas adam "bana ne " deyiverdi, evet şaşırmayın bunu yaptı ! Üstelik o andan yaşadığı ilişkisindeki problemlerden dolayı yine kadını suçladı.

Apansız gelişen hiddete maruz kalan kadının zaten zayıf düşen bedeni olayları kaldırmadı ve iyiye giden sağlık durumu tepetaklak oldu ve acilen kontrol altına aldılar !  Adam buna bile saygı duymadı, hastanedeki yakınlarını arayıp kadını kötüledi. Ahh be para sen insanlara neler yaptırabiliyorsun !

Kadın tam parayı ödeyecek iken........."senden o parayı geri alacağım" sözünü anımsadı !  Zor alırsın dediği geldi aklına ve vazgeçti. Hem bana ne yaptıysa kendi istediği için yaptı, bu harcamaları kendim istediğim için yaptım, hadi bakalım onca sene sonra çok değer verdiğin, aşık olduğun ben, senin paranla kendimi mutlu ettim !  Nasılmış gerçek anlamda mutluluk istemek ! Aşk; çiçek, böcek, kelebek miymiş, yoksa karşındakinin zor zamanında yanında olmak ve omuz vermek miymiş ?

Dolandırıcı oldu ve yüzünde gülümseme olan serserisinin gerçek yüzünü gördü !  Adam üşenmemiş, utanmamış avukatına aratmıştı kadını, icra işlemlerine başlıyoruz diye !

Adam dediğinin çocuk olduğunu unutan kadın üzgün !  Asıl şimdi aldatıldım diyor, bir illüzyona kandım !

Üzüntüden öte dolandırıcılığı tanımlamakta zorlanıyor. Nedir dolandırmak, olmayan duygular varmış gibi davranmak, yaşamak ve karşındakinin yaşamasına izin vermek mi ? Yoksa kazanılması her daim mümkün, el kiri denilen para uğruna her şeyi yok edip, yüzdeki gülümsemeyi silmek mi ?Bazen ağlamadan, ağlanmadan, dinleyip, anlamak gerekiyor !

Bir kahve içiminde çıkan minik bir öykü :)




1 Mayıs 2015 Cuma

Kendimle

Uzun zamandır görüşmediğim arkadaşımla dün buluştuk. Onunla çok sık görüşmesek de birbirimize karşı yalın, savunmasız ve iddiasız bir dostluk sürdürüyoruz ve bu keyif veriyor. Her şeyden konuştuk ve  o da başkalarından duymaya alışkın olduğum şeyi söyledi.

 "Bu kadar donanımlı, akıllısın neden bunu daha çok insana sunmuyorsun, seninle her konuşmamda bakış açım genişliyor, dünyaya daha farklı bakıyorum ?"

Neden !

Herkesin bu kadar çok bildiği, kendini kanıtlamaya, başkalarının onayını almaya ihtiyaç duyduğu bir dünyada yarışmayı sevmiyorum. Başkaları için değil, kendim için okuyor, öğreniyor ve düşünüyorum. Kendimi birilerine ispat etmeye çalışmak oldum olası tarzım olmadı. Bencillik olduğunu sanmıyorum. Ben buyum.

Öyle olmasam da insanlara dominant geliyorum ve çoğu insanla aynı şeyleri düşünmediğimden bunu ifade etmem bir tür rekabete, kişilik çatışmasına yol açıyor, bunu çok yaşadım ! Kendini beğenmiş dediler, ukala dediler, asi dediler.......artık  deli diyorlar :)  Önceleri bunlara üzüldüm ! Ukalalık yapmadım, kibirli değilim, asilik nedir.......kendimi anlatayım, bu yanlış anlaşılmaları düzelteyim diye uğraşı verdim. Artık vermiyorum, çünkü beni algılayış şekliniz sizin komplekslerinize ve deneyimlerinize bağlı ve değiştiremem !

Daha çok insanla kendimi ve görüşlerimi paylaşacağım da ne olacak ? So what .......dünyayı mı değiştireceğim ? Daha akıllı, zeki, mutlu mu olacağım ? Hayır !

İnsanlar  azla yetinmenin ve geride kalmanın anlamını bilemiyorlar, başkaları için yaşamak iliklerine işlemiş, kendi onay dinamikleri yok.......

Her şeyden öte, öğrenirken, öğretirken, yaşarken, yaşatırken eğlenmeyi unutuyorlar. Eğlenmez isem var olamam !  Uzun süre ciddi kalamam :)  Hayatı çok ciddiye almamı beklemeyin benden.  Belki de bu yüzden çok ciddi ortamlara gelemiyorum, bilgiyi, birikimi sunabilmek adına sözde yetişkinlerin dünyasında su koymadan, adeta tapılan idealleri yerine göre hafife alıp, inceden espri yapmadan duramam.......... böyle olunca da çıkıp kime ne anlatayım ?  Kendimle mutluyum, hep akıllı görünmek zor olmalı, deliyim dediğimde ne yaptığıma takılmıyorlar ve ben eğleniyorum. Deli olma hakkımı kullanıyorum.

Ve asıl güzel görevimi bir eğitimci olarak yapıyorum . Bir sonra ki nesile farklı olmayı, araştırmayı, her şeye inanmamayı öğretebilmek ve bunun sonuçlarını görmek benim için paha biçilmez. Ortaya bir şey atıyorum ve bir süre sonra biri çıkıp bunu araştırıyor, "size inanmamıştım, meğer doğruymuş" diyor......... Bir yetişkinden beklemedikleri cevapları aldıklarında yüzlerindeki şaşkınlığı seviyorum :) Kuralların yıkılabileceğini gösteriyorum......... e daha ne olsun !

Şu kısa ömürde, bana iyi deseniz ne, kötü deseniz ne................. Bülent Ortaçgil asıl söylemek istediklerim söylüyor nasıl olsa :)

Beni kategorize etme
Benle oynama (Oyna ve eğlenelim )
Yaftayı yapıştırıp
Bana isim koyma
Karikatürleştirme beni
İlahlaştırma
Tabulaştırma sakın
Tapulaştırma
Matematikleştirme beni
Çarpma, bölme
Toplama, çıkartma
Beni hesaplaştırma
Mekanikleştirma beni
Otomatikleştirme
Beni yarıştırma onla, bunla
Karşılaştırma
Sıkıştırıp tıkıştırma beni
Depolaştırma
Duygularım yok oldu
Yüreğimi nasırlaştırma
Beni demoralize etme
Depolitize etme
Her işten kaçar oldum
İllegalize etme
Ben seni öyle sevdim
Böyle mi sevdim?