19 Ocak 2016 Salı

Dostun dilinden

Yaşadığın her türlü olumsuzluğun seni ne denli güçlü kıldığının farkında mısın ? İşte bunu anlayamıyorlar, onlar için önemli olan şeylerin hiç birine önem vermiyorsun, kaybettiklerin aslında kazancın, çünkü seni eksiltmiyor aksine varsıllaştırıyor....... Onların değerleriyle ve kendinle dalga geçmeni anlamakta zorlanıyorlar............ senin suçun değil kadın, bırak kendini zevzekler için üzmeyi, bu sensin, ruhundaki serseriyi kaç kadın özgür bırakabiliyor........


15 Ocak 2016 Cuma

Ayna

Bu aralar bir kaç kez duyduğum ve kendimce anlamsız bulduğum söylemlerden biri de "karşınızdaki kişi sizin aynanızdır ve kişi karşısındakini tarif ederken kendini anlattığı kelimeleri kullanır"

Öylesine baktığında insanların çoğu bunlara doğru diyor..........neresi doğru ?  Karşımdaki bildiğin kıskanç ve haset........kendime baktığımda öyle değilim, aksine arkadaşlarım, dostlarım mutlu olduğunda ben de mutlu olabiliyorum.  Veya çok çalışkan ve azimli dostlarım var......onları anlatırken bu kelimeleri kullanıyorum ancak ben asla çok çalışkan ve azimli olamadım.....

Davranışlar, davranışları doğurur sözüne çok inanırım, sen bana nasıl davranırsan karşılığını görürsüni şimdi bu aynalamak mı oluyor onu bilemiyorum ki, aynalamak sanırım biraz daha farkında olmadan yapılan bir hareket. Oysa bana kötü davranan birine mesafe koymam aynalama olmasa gerek.  Öte yandan insanların bize, onlara izin verdiğimiz şekilde davrandıkları da doğru. Beni aşağılayan birine bu izni ben veriyorum........hopppp dur bakalım dediğinde eşek değil ya, anlayacak, eğer öyle ise salla gitsin, çıkar hayatından :)  Yine kafam karıştı :))

5 Ocak 2016 Salı

İmam

Uzun zaman önce ve uzun yıllarca orta ve küçük ölçekli sanayicilerle çalıştım. Hemen her sektörden bir kaç firmaya danışmanlık yapmışlığım oldu. Bu esnada gözlemledim, dinledim, atölyelerine indim, yerine göre eleman seçtim. En belirgin gözlerimlerimden birisi ise ara eleman eksikliği idi. Patron bir şekilde üretimi bilir, ancak atölyede işçi ile pek iyi geçinemez. Riski omuzlanandır o, dolayısıyla daha serttir. Biraz işler büyüyünce mühendis istihdam etmek gerekir, Yeni mezun mühendis atölyeden pek anlamaz, öyle ya, 4 yıl okumuştur ünvanı vardır, ustabaşı ile bir olamaz.  Anlamadığı nokta ise ustabaşı ve işçi pratikte ondan daha mahirdir. Deneyimli mühendis, iyi maaş ister ve belki de yaş icabı patronla akran olacaktır, iki cambaz da bir ipte çok zor oynar. İyi üniversitelerin zeki mühendisleri ise büyük firmalarda CEO veya pazarlama müdürü olma sevdasındadır.

Onları kendi hallerine bırakıp eğitim sektörüne geçtim. İnsanlara çocuğunuzu meslek lisesine gönderin dediğimde, bunu bir hakaret olarak algıladılar. Üniversite okuyacak dediler.... Ailenin imkanları kısıtlıdır, çocuğu okumaya hevesli değil, bunları da geç iyi bir üniversiteye gidebilecek kapasitesi yoktur. Yine de 4 yıllık üniversite için ısrarlıdır. Meslek lisesi sonrasında sınavsız bir şekilde iki yıllık meslek yüksek okuluna git dersin yine olmaz, bak meslek sahibi olacaksın, daha kolay iş bulursun dersin......ı ıhhh  olmaz.

Asıl bahsetmek istediğim ise aslen meslek lisesi olan İmam Hatip liselerinin halk tarafından farklı bir statüde algılanmasıdır.Çoğunun doktor, mühendis, yargıç olmasını isteyenler imam hatiplere gönderiyor. Ve buraların meslek lisesi olduğundan habersizler. Eskiden kız çocuklarının başörtüsü sıkıntısı vardı, artık o da kalktı. Yine de ısrarlılar !  Diğer meslek liselerine burun kıvıranlar, imam hatip söz konusu olunca hayır diyemiyorlar.

Bir kız öğrenci lise giriş sınavlarına hazırlanmak için gittiği bir dershane tarafından bu liselere yönlendirilmiş ve ancak bir yıl sonra fark etmiş gerçeği. Yalvar, yakar düz liseye geçmiş.

Evladım doktor olmak için turizm otelcilik lisesine gider misin ki, imam hatip lisesine gidiyorsun dediğimde şaşırıp kalanlar var.

Bu durumu kafaya takınca sohbetlerimin konusu da oldu, derken bunlardan birinde görev yapan bir öğretmene denk geldim. "20 yıllık öğretmenim ve bu denli dejenere öğrenciye rastlamadım" diyor. Ailelerin bazıları adeta fen lisesi gibi görüyorlarmış İH liselerini. Ailelerin ve okulun baskıları sonucu gençliğin en güzel yanlarını sağlıklı yaşayamadıklarından, her türlü yolu denemeye açıklar diye de ekledi. İnanılmaz hikayeler dinledim.

Bir kaç gün sonra parkta yanımda oturan 3 genç kızın sohbetine şöyle dalıverdim.

               - Öğrenci misiniz ?
               - Evet
               - Üniversite ?
               - Biraz kikirdeşip, Yok be abla, lise terk
               - Aaa, neden terkettiniz, lise hayatı keyiflidir, dersler mi zor geldi ?
               - İmam hatip de okusaydın böyle demezdin, hem zor, hem de her şey yasak, zaten ailemiz zorladı oraya gitmeye, şimdi onlar da rahat, biz de, artık açık liseye gideriz seneye veya çalışırız.

Bu kızlar aile zoruyla gitmişler ve sonuç ortada. Onlar da güle güle ne hikayeler anlattılar ve hepsi erkeklerle ilgiliydi. Suyun yolunu tıkarsan bir şekilde akacak yol bulur. Onlar da kendilerince bulmuşlar, hem de en yasağından, en yaramazından ! Üstelik son derece bilinçsizce, kime ne sorup, akıl danışacaklar, her şey yasak ve günah !

Kızlardan 2 gün sonra bir gece hastane kafesindeyim, saat sabahın 4'ü. Adamın biri yanındakine anlatıyor. "Benim kız 8. sınıfta, biraz haylaz, vericem imam hatibe  adam olsun. Araştırdım diş hekimleri iyi  kazanıyormuş, oradan da özel bir üniversiteye yollarım. 4-5 yıl okur dişçi çıkar......

İçimdeki ses, git konuş, anlat dedi............ susturdum, bırak nereye yollarsa yollasın ! Başımda türban, çenemde sakal yok ki, ikna edeyim.