17 Ağustos 2015 Pazartesi

All inclusive

Hayatımdaki insanları bir bütün olarak algılıyor ve seviyorum.

Benim de, onların da mutlaka olumsuz yönleri var, olmak zorunda çünkü kusursuz değiliz ve bana göre kusur olan bir özellik başkasına göre olumlu bir anlam taşıyabiliyor. Dolayısıyla yargılarken özellikleri yerine o insanla beraberken kendimi nasıl hissettiğim önemli. Yoksa sınıflandırmak kolay olmakla beraber yanıltıcı. İnsan olarak geliştiğimizi, yenilendiğimizi de işin içine katarsak, bir zamanlar olumlu algılanan değerler, zamanla negatifleşebiliyor.

Anne, baba, kardeş, evlat gibi seçme şansımın olmadığı ilişkilerde zaman zaman yaşanan kavgaları mecburen de olsa tatlıya bağlayabiliyoruz. Mecburuz, yoksa tüm aile birliğine zarar veriyor. Uzunca bir süre annemle dargın kaldığımda, farkettim ki, ileri de oğlum bana aynısını yaptığında, ki yapabilir, ona söyleyecek hiç bir sözüm olmayacak !  Karşıma çıkıp "sen de annenle küsmüştün" diyebilir.  İşte o anda suçlanacak tek kişi yine kendim olacağım.  Bu yüzden aile ile küskünlük eni sonu bana dokunan bir süreç. Hani "insanları olduğu gibi kabul etmek" dediğimiz bana göre bu ilişkilerde geçerli. Başka şansım yok açıkçası.

Diğer ilişkilerde ise sürekli onanmayı ve onamayı da tutarlı bulmuyorum.  Samimi değil. Sevgilimi, eşimi sürekli pohpohlamam onu memnun edebilir ancak ne derece doğrudur. Hiç mi hata yapmıyor ? Hiç mi ben onu üzmüyorum, işte bu imkansız !

Bu tür ilişlilerde karşımdakinin bir konu üzerine beni üzmüş olması onu hepten kötü yapmıyor. Sanırım anlaşılmayan noktalardan biri de bu.  Sen iyi bir insansın, seni hayatıma alırken bunu görerek, hissederek aldım. Anlaşamadığımız ve/veya birbirimizi üzdüğümüz olay ise gidişatta sadece bir an, bir nokta ! Biz bu noktada takılır kalırsak bütünü göremeyiz. Seni sevdiğim anlarda iyiydin, şimdi de iyisin, ancak kusursuz olmak zorunda değilsin. Hata yapmadan, üzmeden, kırmadan yaşamak olası değil. Olumlu ve olumsuz yanlarımızla bir paketiz biz, hani her şey dahil olanlardan :)

İşte o dahil olan her şeye kavga etmek, kıskanmak, öfkelenmek de dahil :)  bunları uzatıp kırgınlıklara neden olmak ise bencileyin gereksiz . Gereksiz derken affetmek değil kastım.

Affetmek bir parça kibir içeriyor sanki, "seni affettim" denildiğinde benim iç sesim "hadi len kimsin sen" deyiveriyor. Affedilene karşı sanki üstünlük içeren bir olgu. Karşımdakini bütün olarak sevince affedilecek bir durum da kalmıyor, çünkü fıtratta her duygu var. Sadece bilerek ve isteyerek yapılan
incitici davranışlar gerçekten üzüyor. Bu noktada yapılacak en iyi şey, alıp karşına konuşmak, "hacı derdin ne, neden beni üzersin" diyebilmek. Bunu söyleyebildiğim kişi gerçekten olgun ise, verecek cevabı var, yok değil ise, bırak akışına gitsin.......su akar yolunu bulur misali, kendine bir geliversin.

Sabah kahvesi iyi gelmiş bana :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder