25 Haziran 2014 Çarşamba

Çocuk Odası

Günlük sohbetler esnasında geçen bir diyalogdan

- bizim zamanımızda çocuk odası yoktu
- yok canım o kadar da değil, benim vardı
- Ciddi misin ?
- Evet, üstelik pembe, erkek kardeşim doğunca, ona mavi, bana da pembe bir takım yaptırıldı,          üstelik komodinleri, makyaj masası bile vardı.
- Benim ailemin durumu iyi değildi, 90 m2 de altı kardeştik, ranzalarda yatardık (bunu söylerken adeta bir gurur vardı, bak nereden nereye geldim der gibi ) Peki o pembe yatak odan da mutlu muydun ?
- Evet çocukluğum çok mutlu geçti, ayrıca başka çocukların odası olup olmadığını düşünecek yaşta değildim, fakat odamın olması da beni diğerlerinden farklı kılmıyordu. Kusura bakma empati yapmak adına "iyi koşullarda yetiştim, fakat mutlu değildim" diyemeyeceğim.

Aniden gelişen bu diyalog önemliydi :

1. Fakirdik ama mutluyduk edebiyatını sevmiyorum, mutluluk illa para ile ölçülmemeli, iyi koşullarda yetişenler de kendi ölçütlerinde mutlu olabiliyorlar, illa servet düşmanlığı yapmak saçma.

2. Alçak gönüllü olmak öğretisi ile büyütülmeme rağmen bir süre sonra bunun çok da gerçekçi olmadığını anlamam. Hiç sıkıntı çekmedim değil, çok da varlıklı olmadım. Lakin yerine göre sahip olduklarımı başkalarının gözüne sokmaktan ve bunlarla var olup, kendimi özdeşleştirmekten sakındım.

Geldiğim nokta ise  ; karşımdaki kendini ezilmiş, hırpalanmış ve değersiz hissediyor ise buna benim yapabileceğim bir şey yok, aksine bu alçak gönüllü yaklaşım onları daha da rahatsız ediyor. Bu duygular tamamen ona ait. Ve dikkat edin hep yardım ettiklerimizden ve özünde değersizlik duygusu yaşayan birine değer verdiğimizde kazık yiyoruz :))

Artık değiştim, varlık içinde yaşayıp, aklım sıra alçak gönüllülük yapıp, bu yanımla övünerek de bir anlamda üstünlük  duygusu yaşamak yerine, göstermekten çekinmiyorum. Gelir dağılımı anlamında hiç bir ekonomik sistemin eşitlik sağlamayacağı aşikar.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder