Birbirimizden bu kadar farklıysak eşit olmak zorunda değiliz . Elma ve armudun aslen meyve olup matematik problemlerinde toplanamayacağı gibi, bizler de aslen insan olmalı, sonrasında birleşmeye, toplanmaya, ayrılmaya karar verebilmeliyiz. Toplumda eşit imkanlara sahip olmayışımız da belki doğuştan itibaren bu ayrıma maruz kalmamızdan olabilir. Giydirilen roller, beklentiler, dayatmalar istediğimiz zaman cinsiyetimizi savunmaya iterken, istediğimizde "ah vah eziliyorum" deme noktasına getiriyor.
Feminizm gerekli olsa da ben feminist olamadım, burada biraz kadınların da ikiyüzlülüğü var, erkeğimizden bize yardımcı olmasını beklerken, erkek çocuklarımızı eşine yardımcı olacak şekilde yetiştirmiyoruz, bırak eşine yardımcı olmayı öyle bir hale geldi ki, kendine yetecek kadar bile sorumluluk vermiyoruz. Buna abartılmış erkekliği de ilave edersek erkek soyu yandı gitti. Hem erkeksin ağlamayacaksın, erkeksin koruyacaksın, erkeksin çalışacaksın, erkeksin başarılı olacaksın ve en beteri erkeksin kıskanıp, kadınının namusunu koruyacaksın, yemişim böyle erkekliği. Bu erkekleri kadınlar yetiştiriyor, sonrasında gelinle kanka olmak yerine düşman oluveriyorlar, çünkü erkek, evlat iken kıymetli, koca iken kıymetsiz.......Erkek evlat bir kadının hayat boyu karşılıksız sevebileceği ve sevgisinden emin olabileceği tek karşı cins aslında, "diğerlerinin hepsi beni aldatabilir, gidebilir" oysa oğlum bana ait.........Onu da evlendirip kaptırdın mı, kalıveriyorsun, işte bu yüzden bizdeyken el bebek, gül bebek, öteki kadına gidince yardım ederse kılıbık :) Nihayetinde hep öteki kadın var :)
Kız çocuklarını ise ev işlerinde ücretsiz yardımcı gibi görmek pek hoşumuza gidiyor, kızımızın yaptığı ilk yemekle övünmek gibi, ona düşen bir yandan okuyup, meslek sahibi olsun, ekonomik özgürlük savaşçısı haline gelsin, sonra da ev işlerinde yeteneğini konuştursun. Yok böyle bir şey :) Şunu diyen bir anneye hiç rastlamadım "kızım sevdiceğini bulduğun zaman, ona zaman ayır, kalbine giden yol mideye uğrasa da, mideyi yöneten beyindir, erkeğini anlamaya çalış, biraz cilveli ol" . Veya oğluna "canım oğlum, sevgiline şiirler yaz, kitap oku, sevgini belli et, sıkıca sarıl, ben senin yanındayım de"..........Bunların hiç birini yapma, kızın veya oğlun mutsuz olunca suçu karşıdakinde ara........
İlişkiler konusunda ise kadınlar erkeklerden bir kaç adım önde. Yetişkin erkek ve kadınlar bir araya geldiklerinde sohbet konuları az çok bellidir. Kızlar annelerinin, öteki kadın hikayelerini dinleyerek büyürler, çünkü bizler severiz bu konuları konuşmayı ve hepimizin deneyimleri mutlaka vardır, bu hikayeleri dinleyen kız çocukları, babasıyla sohbeti spor, okul, iş vb konulardan öteye geçmeyen erkek çocuklardan daha donanımlı başlar ilişkilerine. Oysa garibim erkek bu hikayeleri duymamıştır, yaşayarak öğrenir.
İnsanlığın devamı için birbirine ihtiyacı olanlarız diyebilsek, önce insan, sonra kadın ve erkek olsak daha mutlu oluruz. Kadına şiddet değil, şiddetin kendine lanet okuruz, bence erkeğe de şiddet var, illa darp etmek değil, istendiğinde sözlerimiz, tavrımızla da perişan ederiz karşı cinsi.
Cinsiyetsiz olabilsek, kadını öne çıkaran günlere bile gerek kalmayacak. İşçi bayramı varken, çalışan kadın gününü hiç anlayamıyorum açıkçası :)
Halil Cibran'dan
Almitra sözü aldı ve sordu
- Peki üstat; evlilik nedir?
Cevap şöyle geldi
- Siz birliktelik için doğmuşsunuz. Ölüm meleğinin beyaz kanatları sizi ayırana kadar ayrılmayacaksınız.
Allah'ın sessiz tanıklığında bile beraber olacaksınız.
Ama birlikteliğinizde mesafeler bırakın;
Bırakın ki...
Cennetin rüzgârları aranızda dans edebilsin...
Birbirinizi sevin ama, aşk tutsaklığı istemeyin...
Bırakın aşk, ruhunuzun kıyılarına vuran dalgalar gibi olsun...
Birbirinizin bardağını doldurun ama aynı bardaktan içmeyin;
Ekmeğinizden verin birbirinize ama aynı somundan ısırmayın...
Birlikte şarkı söyleyin; lakin birbirinizi yalnız bırakmayı da bilin. Sazın telleri de yalnızdır ve armoni içinde aynı melodiyi seslendirir..
Birbirinize kalbinizi verin ama karşılıklı kilitleyip saklamak için değil!.
Sadece hayatın eli o kalbi saklar! Birlikte durun, ama yapışmayın, tapınakların sütunları da bitişik değildir!
Ve unutmayın; meşe ile çınar birbirlerinin gölgesinde büyümezler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder