İnternette AKP seçmenini, yobazları ve size göre cahilleri eleştirirken kullandığınız havalı bir terim var. Dunning-Kruger Etkisi veya sendorumu. Efendim özetle, cahil cesareti, lakin bu cahil, bilgisizliğinin farkında değil, biliyormuş gibi yapıyor ve kendini çok beğeniyor, öte yanda akıllı ve bilgili insanlar, kendilerini yetersiz görebiliyor.
Bu olgu internet ortamında öylesine yaygın ki, herkes bir diğerini bu sendromdan muzdarip görüyor. Peki facebook, instagram denilen mekanlarda saçma sapan şeyleri, zilgir zibidi işlerinin hepsini beğenerek siz de çanak tutmuyor musunuz ?
Öyle bir resim ki, inanılmaz kötü, resimdekiler bildiğin çirkin, hep aynı bildik boynu bükülü pozlar, yaratıcılıktan eser yok, birbirinin kopyası resimler, zevksiz, özensiz sofralar, içerik noksanı, pazarlama ürünü kitaplar...........daha çok sayılabilir !
Ve beğeni sayısı inanılmaz ! Şikayet etmeyin şimdi bu "kendini bilmezlik" modasından. Önünüze konulan her şeyi beğenirseniz, pompalamaya devam edersiniz !
26 Ocak 2015 Pazartesi
16 Ocak 2015 Cuma
Şiir ve veda
BEN ÖLÜRSEM AKŞAMÜSTÜ ÖLÜRÜM
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Şehre simsiyah bir kar yağar
Yollar kalbimle örtülür
Parmaklarımın arasından
Gecenin geldiğini görürüm
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Çocuklar sinemaya gider
Yüzümü bir çiçeğe gömüp
Ağlamak gibi isterim
Derinden bir tren geçer
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Alıp başımı gitmek isterim
Bir akşam bir kente girerim
Kayısı ağaçları arasından
Gidip denize bakarım
Bir tiyatro seyrederim
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Uzaktan bir bulut geçer
Karanlık bir çocukluk bulutu
Gerçeküstücü bir ressam
Dünyayı değiştirmeye başlar
Kuş sesleri, haykırışlar
Denizin ve kırların
Rengi birbirine karışır
Sana bir şiir getiririm
Sözler rüyamdan fışkırır
Dünya bölümlere ayrılır
Birinde bir pazar sabahı
Birinde bir gökyüzü
Birinde sararmış yapraklar
Birinde bir adam
Her şeye yeniden başlar
(1972)
15 Ocak 2015 Perşembe
CBE
Eskiden resmine her baktığımda içim titrer, gülümserdim. Kızgınlıklarım, kırgınlıklarım olmadı değil....... hepsini hoş görecek bir bahane buldum.....oysa artık o kadar anlamsızsın ki, demincek merak ettim ve baktım..........sıradan birine bakar gibi !
Anlayamadıklarım I
Yaşama, yaşayanlara, insana dair her şey beni çekse de, bazı davranışları anlamak cidden güç. Özellikle bu davranışlar kişilerin savundukları ile ters düşünce.
Mağdur olanları, mağduru oynayanları neden severiz ? Neden korumaya kalkarız ? Neden böyle insanlar durumlarını kullanırlar ? Ve neden suçu hep başkalarında ararlar !
Son dönemde gözlemlediğim davranışlardan birisi de bu. Eğitim düzeyi ne olursa olsun insanların acıma duygularını harekete geçirecek şekilde davrandığınızda, bu problemi neden yaşadığınızı sorgulayan olmuyor. Çünkü sorguladığınızda, karşınızdakinin mağduriyetine kendi hatasının yol açtığını görebiliyorsunuz, bunu ifade ettiğinizde ise, acımasız ve kalpsiz damgasını yemeniz mümkün.
Çünkü onlar öyle bir rol yeteneğine sahip ki, durumlarını öylesine ustalıkla kullanıyor ki, hassas olan onlar, gerçeği söyleyen siz ise öküz oluveriyorsunuz !
Böylece "doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" gibi bencileyin saçma atasözlerinden birinin saçmalığı daha da belirginleşiyor.
Mağdur olanları, mağduru oynayanları neden severiz ? Neden korumaya kalkarız ? Neden böyle insanlar durumlarını kullanırlar ? Ve neden suçu hep başkalarında ararlar !
Son dönemde gözlemlediğim davranışlardan birisi de bu. Eğitim düzeyi ne olursa olsun insanların acıma duygularını harekete geçirecek şekilde davrandığınızda, bu problemi neden yaşadığınızı sorgulayan olmuyor. Çünkü sorguladığınızda, karşınızdakinin mağduriyetine kendi hatasının yol açtığını görebiliyorsunuz, bunu ifade ettiğinizde ise, acımasız ve kalpsiz damgasını yemeniz mümkün.
Çünkü onlar öyle bir rol yeteneğine sahip ki, durumlarını öylesine ustalıkla kullanıyor ki, hassas olan onlar, gerçeği söyleyen siz ise öküz oluveriyorsunuz !
Böylece "doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" gibi bencileyin saçma atasözlerinden birinin saçmalığı daha da belirginleşiyor.
14 Ocak 2015 Çarşamba
Umfundisi
Güney Afrika'da kullanılan yerel dillerden birinde "umfundisi" efendi, sahip demek ! Yıllar önce okuduğum bir kitaptan aklımda kalan en belirgin kelime !
Yaşamda ne çok efendiler ve sahipleriniz var, sorguladınız mı ? Benim yok diyebilirsiniz, peki kendinizi ait hissettiğiniz, ideolojiler, dinler, görüşler ve insanlar efendiniz, sahibiniz olmuyor mu ?
Bana göre oluyor. Maslow'u ve ihtiyaçlar hiyerarşisini bilmeyen pek yoktur. Fizyolojik ve güvenlik gereksinmelerinizi tamamladığınızda bir yere, birilerine ait olma ihtiyacınız beliriverir.
Bu anda ya birileri size yanaşır veya siz gidersiniz, bazılarını ise seçme şansınız bile yoktur, mecbur kalırsınız oraya ait olmaya. Doğuştan gelen bir duygudur ve köleliğe götürür. Ait olmak istediğimiz konum güçtür, yerine göre koruyucudur, yerine göre sığınılacak limandır. Kendimizi buna göre tanımlamaya başlayıveririz.
Türküm, müslümanım, hristiyanım, varlıklıyım, ateistim, sağcıyım, solcuyum, liberalim, Atatürkçüyüm, kadınım, erkeğim, fakirim, spiritüelim, skeptiğim........liste uzar gider.
Etiketleri belirleyip, bağlılığı arttırdıkça, özgürlük ve özgünlük yok oluyor. Kendinizi yaftaladınız ve bunu her şekilde beyan ettiniz, artık etiketinizi, aidiyet noktanızı eleştirmek zordur. Dininize karşı aidiyet duygunuz baskın ise, farklı gözle bakamaz, bakanları ise anlayamazsınız. O artık sizin efendiniz oldu ! Tam tersine varlığınızı ve aitliğinizi ateizm belirliyor ise tanrının yerine tanrısızlığı koydunuz.
Yaşam boyu bu efendileri çoğaltmak elimizde, ne kadar çok efendi, o kadar çok bağımlı köle.
Bence özgürlük beyinde, "state of mind" yani. Birilerine ait olmak zorunda değiliz, hatta cinsel kimliğimize bile, ben kadınım, sen erkeksin ve belirlenen kalıplar içinde davranmalıyız dediğimizde bile kendimiz olmaktan uzaklaşıyoruz. Üstelik bu kalıpları belirleyip, sonra üstesinden gelme mücadelesi veriyoruz. Bir insan olarak ne yapmak istiyorsanız yapın. Erkek mutlak güçlü, kadın ise sadece doğurgan değil, kaldı ki, üremek ortaklaşa bir eylem :) bırakın isterse anne olsun, isterse olmasın. Bazı kadınların kendilerini sadece anne olarak tanımlamaları ise bambaşka bir aidiyet tabiki.
Aidiyetin getirdiği fanatizm ise en beteri, sonuçlar ortada, cinayetler, kavgalar, acılar ! Sözün özü ait olacağım diye efendi yaratır, kendinizi onda bulur iseniz kölelik kaçınılmazdır !
Yaşamda ne çok efendiler ve sahipleriniz var, sorguladınız mı ? Benim yok diyebilirsiniz, peki kendinizi ait hissettiğiniz, ideolojiler, dinler, görüşler ve insanlar efendiniz, sahibiniz olmuyor mu ?
Bana göre oluyor. Maslow'u ve ihtiyaçlar hiyerarşisini bilmeyen pek yoktur. Fizyolojik ve güvenlik gereksinmelerinizi tamamladığınızda bir yere, birilerine ait olma ihtiyacınız beliriverir.
Bu anda ya birileri size yanaşır veya siz gidersiniz, bazılarını ise seçme şansınız bile yoktur, mecbur kalırsınız oraya ait olmaya. Doğuştan gelen bir duygudur ve köleliğe götürür. Ait olmak istediğimiz konum güçtür, yerine göre koruyucudur, yerine göre sığınılacak limandır. Kendimizi buna göre tanımlamaya başlayıveririz.
Türküm, müslümanım, hristiyanım, varlıklıyım, ateistim, sağcıyım, solcuyum, liberalim, Atatürkçüyüm, kadınım, erkeğim, fakirim, spiritüelim, skeptiğim........liste uzar gider.
Etiketleri belirleyip, bağlılığı arttırdıkça, özgürlük ve özgünlük yok oluyor. Kendinizi yaftaladınız ve bunu her şekilde beyan ettiniz, artık etiketinizi, aidiyet noktanızı eleştirmek zordur. Dininize karşı aidiyet duygunuz baskın ise, farklı gözle bakamaz, bakanları ise anlayamazsınız. O artık sizin efendiniz oldu ! Tam tersine varlığınızı ve aitliğinizi ateizm belirliyor ise tanrının yerine tanrısızlığı koydunuz.
Yaşam boyu bu efendileri çoğaltmak elimizde, ne kadar çok efendi, o kadar çok bağımlı köle.
Bence özgürlük beyinde, "state of mind" yani. Birilerine ait olmak zorunda değiliz, hatta cinsel kimliğimize bile, ben kadınım, sen erkeksin ve belirlenen kalıplar içinde davranmalıyız dediğimizde bile kendimiz olmaktan uzaklaşıyoruz. Üstelik bu kalıpları belirleyip, sonra üstesinden gelme mücadelesi veriyoruz. Bir insan olarak ne yapmak istiyorsanız yapın. Erkek mutlak güçlü, kadın ise sadece doğurgan değil, kaldı ki, üremek ortaklaşa bir eylem :) bırakın isterse anne olsun, isterse olmasın. Bazı kadınların kendilerini sadece anne olarak tanımlamaları ise bambaşka bir aidiyet tabiki.
Aidiyetin getirdiği fanatizm ise en beteri, sonuçlar ortada, cinayetler, kavgalar, acılar ! Sözün özü ait olacağım diye efendi yaratır, kendinizi onda bulur iseniz kölelik kaçınılmazdır !
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)